voltaire: insanlara uymaktansa tanrı'ya uymayı yeğlediğini söyleyen, bunun sonucu olarak da sizi boğazlayınca dosdoğru cennete gideceğine inanan bir adama ne yanıt vereceksiniz?
jean genet: iyilikten uzaklaşmak için bu denli tutku gösteriyorsam iyiliğe tutkuyla bağlı olduğum içindir. ve kötülük bende böylesine tutku uyandırıyorsa, insan yalnızca iyi, yani canlı olanı sevebildiğine göre, kötülük de bir iyilik olduğu içindir.
john fowles: uyuşmazlık evrensel bir insani görüngüdür; ne var ki kuzey avrupa ile amerika'nın uyuşmazlığı, sanırım, bizim dünyaya bırakmış olduğumuz en değerli mirastır. biz bu kavramı özellikle de dinle birleştirmekteyiz; çünkü bütün yeni dinler uyuşmazlıkla, yani iktidarı ellerinde tutanların bize inandırmaya çalıştıkları şeylere karşı çıkmakla başlamaktadır. ister totaliter bir tiranlık ve kaba kuvvet söz konusu olsun, isterse bir medya manipülasyonu ya da kültürel hegemonya, bizler hangi şekilde olursa olsun, bize inanmamız için buyurulan şeyleri reddetmekteyiz. ancak uyuşmazlık özünde, biyolojik ve evrimsel bir mekanizmadır; yoksa toplumun evriminin belli bir anında, dinsel inancın büyük bir metafor ve dinden başka daha birçok şeyin de içine oturtulacağı bir döküm kalıbı olduğu belli bir anda, bir seferliğine gereksinim duyulmuş bir şey değildir. uyuşmazlığa her zaman gereksinim duyulmuştur, çağımızda ise her zamankinden daha fazla.
muriel spark: yarım yüzyıl boyunca titizlikle tapınarak din alanında olgunlaşmış, ağır ve kusursuz adımlarla dindarlıkta kendini geliştirmiş, döner merdivenin basamaklarına güvenle tırmanmış ve güvenini ikiye katlamak için meditasyonlarını günde iki kez derin nefes egzersizleriyle takviye etmiş bir adamın, o güne kadar bilmediği bir dertle karşılaştığında tam bir zihin bulanıklığına tutulması mümkündür.