orhan kemal
"itlerin ardında da enikleri var. marifet sürüyle enik peydahlamak değil, onları alınteriyle çalışıp kazanıp yetiştirmek! insan sırtını rahat ekmeğe dayadı mı çocuk yapmaktan kolay ne var? boyacının küpü; sok sok çıkar, sok sok çıkar!"
kahveden çıktılar. bindiler kamyona, tarlanın yolunu tuttular. kamyon büyük çiftçilerden birinindi. boncuk aylıklı şoförü. şehirden ağasının tarlalarına toplama ırgatı getiriyor, tarlalardan da toplanmış kütlü götürüyordu. arkadaş, arkadaştan da ileri meslektaştılar. böyle şeylerin lafı olmazdı. ay başında maaşını tring aldığından başka, gidip gelirken yolda "ördek" (yoldan alınan yolcu) de düşüyordu. şaka maka, ördekten iyi para geçiyordu eline. maaşa bakan kimdi!
"demek kayınbabanla eskicilik yapacaksınız!"
"allah izin verirse.."
"iyi oğlum ünal, rahata kavuştun demektir."
"ne diyorsun boncuk.. kir, pas, yorgunluk. taşçıkan (adana genelevi) avratları. allahım şaştı yahu. hiç olmazsa insan dünyaevine girer, işin gücün belli, yattığın kalktığın, yediğin içtiğin.. ha?"
"aynen kardeş. sana lazımdı zaten.."
"allahım şaştıydı serserilikten be.. neydi o han köşelerindeki rezilliğimiz!"
"lakin alemimiz kıyaktı be ünal. nerde akşam orda sabah. bütün gün ne iş olursa tut, akşam gel hana, kur sofrayı, aç şişeleri, vur bağlamanın kasnağına kasnağına.."
kamyon, köy yolunda kocaman bir toz bulutu kaldırarak ilerliyordu. boncuk, alışkanlıktan, boyuna dikiz aynasını ayarlayıp taralı saçlarına bakıyordu.
bir ara sordu:
"baldızın maldızın yok mu?"
ünal gülerek baktı:
"belle ki var. n'olacak?"
saçlarına yeniden baktı dikiz aynasında.
"n'olacağı var mı deftersiz? sülük gibi delikanlı değil miyim?"
ünal'ın aklından hızla ayşe geçti.
"yok" dedi, "büyük kaynımın kızı var ya, ufak daha.."
"kaç yaşında?"
"bu yakınlarda on bire girecek."
boncuk saçlarını yeniden kontrol etti.
"iyi ya" dedi. "tam bana göre!"
"oşt!"
"niye lan?"
"sübyancı mısın nesin?"
"yavru kuşun ağzı büyük olur oğlum.. arabistan'da nasılmış?"
"bakma arabistan'a.."
"bakma ne kelime? tekmil peygamberler oradan çıkmamış mı? fesini vuracan, yıkılmadı mı korkma. şeriatta böyle yazar!"
"şeriat kim sen kim lan, it!"
"it sözüne kızmam ki ben.."