jorge luis borges
her düşsel öykünün gerçek olduğunu belirtmek moda oldu günümüzde; ama benimki gerçek.
birbirinin aynı olan iki tepe yoktur; ama dünyanın her yerinde ovalar birbirine benzerler.
tarihin katı sayfaları dışında unutulmaz olayların unutulmaz tümcelere gereksinmesi yoktur. ölmek üzere olan bir insan çocukken gördüğü bir baskı resmi anımsamak ister; savaşa giden askerler ise çamurdan ya da çavuşlardan söz ederler.
gerçekte, uykudan uyanıp da kendi kendisiyle karşılaşmayan insan yoktur.
yalnızca bireyler var olurlar, eğer herhangi bir kişi var olmuşsa.
şiir, eğer onu gerçekleşen bir olayın öyküsü olarak değil de, çok güçlü bir isteğin dışavurumu gibi algılarsak, güzeldir.
yaşını başını almış bir bekar için, sunulan bir aşk umut edilmedik bir armağandır. koşulları belirlemek mucizenin hakkıdır.
"bir kadına kötü gözle bakan kişi yüreğinde onunla zina etmiş sayılır." kuralı apaçık, saflık esinleyen bir öğüttür. buna karşın mezhep yandaşlarının çoğu yeryüzünde kadınlara kötü gözle bakmayan tek bir erkek olmadığını, bu durumda hepimizin zina işlediğimizi ileri sürer. öyleyse, arzu eylemden daha az günah olmadığına göre, dürüst insanlar da kendilerini hiç düşünmeden aşırı şehvetin kucağına bırakabilirler.
en büyük kahramanlıklar sözcüklere dökülmezse parlaklıklarını yitirirler.
yaşam herkese her şeyi verir ama çoğu bunu bilmez.
ey geceler; ey paylaşılan, yumuşak karanlıklar; ey gölgede gizemli bir ırmak gibi akan aşk, ey her birinin öteki olduğu o mutluluk anı; ey mutluluğun masumluğu ve arılığı, ey önce sevişirken, arkasından uyurken bizi kendimizden geçiren birleşme; ey günün ilk ışıkları ve onun seyrine dalışım!
yaşamının efendisi olan insan ölümünün de efendisidir.
başka insanlardan farklı olarak karşımdakinin kim olduğunu şıp diye anlamak gibi bir önsezim vardır.