david le breton
acı hiç kuşkusuz insanın ölümle birlikte en güçlü biçimde paylaştığı deneyimdir: hiçbir ayrıcalıklı onu bilmezlikten gelemez ya da herhangi birinden daha iyi bilmekle övünemez. insanın içinde doğmuş bir şiddettir acı.
rene leriche: katlanılması kolay tek bir acı vardır: başkalarının acısı.
"acı hisleri, öteki hoş olmayan hisler gibi cinsel tahrik alanını aşarlar ve bir zevk durumu yaratırlar." diyor freud. acının erotikleşmesinin başkasına yapılan işkencelerle özdeşleşerek zevk duyma yoluyla sadik bir karşılığı vardır. ama mazoşist kendi fantazma alanları dışında öteki insanlar gibi acı çeker.
katherine mansfield: boyun eğmek gerekir. direnme. kabul et! acını hayatının bir parçası yap. yaşamda, gerçekten kabul ettiğimiz her şey dönüşüme uğrar.
teşhis edilmiş, nedeni belirlenmiş bir ağrı ya da acı belirsiz, teşhis edilmemiş, anlamsızlık içinde kalmış, aktör tarafından anlaşılmamış bir acıya göre daha katlanılabilirdir.
j. sarano: acı, bir işlev değildir; bir işlevin hasar görmesidir.
acı katıksız, biyolojik bir olgu değildir; her zaman insanın yüklediği anlamın damgasını taşır; asla ulaşılmaz ve egemenlik altına alınamaz değildir.
j.b. pontalis: bunalım dile getirilebilir, belirtiler oluşturabilir, birtakım işaretlere ve fantazmalara dönüşebilir ya da eylemle giderilebilir hatta bulaştırılabilir; acı ise sadece insanın kendisine aittir.
gururla ve hoşnutluk içinde kendini acıya gark etmek, acıyı yok etmek ya da azaltmak için hiçbir çaba göstermemek bilincin sorunlu olduğunun işaretidir.
acının sözle ifade edilmesinde örtük bir sevgi beklentisi, duygusal bağların sıklaştırılması isteği vardır.
bir yerin havası, ortamı da hastanın, koşullarını üstlenme tarzında rol oynar. safra kesesi ameliyatı geçiren 69 hasta üstüne yapılan araştırmalardan çıkan sonuca göre odaları ağaçlıklı bir alana bakan hastalar, odaları tuğladan örülmüş bir duvara bakan hastalara göre 2 kat daha az ağrı kesici tüketirler. aynı şekilde son grupta yer alan hastalar ortalama bir gün daha fazla kalırlar hastanede.
"acıdan kaçabileceğimizi düşünerek ve bu kaçış olanaklarından yararlanarak ama aynı zamanda etkilerinin olası sınırlarını da kabul ederek "acısız yaşama" sanatına sahip olamayız; daha iyi acı çekerek daha az acı çekeriz."