marquis de sade
aile bağları, ebeveynlerin yaşlılıklarında terk edilmekten duydukları korkunun ürünüydü ve çocukluğumuzda bize gösterdikleri çıkarcı özen daha sonra ömürlerinin sonlarında bizden bekledikleri özeni hak etmek içindir yalnızca. tüm bunlar bizi aldatmasın: ebeveynimize hiçbir borcumuz yoktur, en ufak bir borcumuz bile yoktur.
babanın ya da annenin çocukları için duyduğu duygulardan ve çocukların da kendi yaratıcılarına hissettiklerinden daha aldatıcı bir şey olamaz.
ey babalar! birkaç damla sperminizin yaşam verdiği, sizin için hiçbir değeri olmayan bu varlıkları yapmaya tutkularınız ya da çıkarlarınız sizi yöneltti diye içine düşeceğiniz sözümona adaletsizlikler konusunda müsterih olun; onlara hiçbir şey borçlu değilsiniz; siz bu dünyada onlar için değil, kendiniz için varsınız; kendinizi rahatsız edecek kadar deli olmayın, yalnızca kendinizle ilgilenin: yalnızca kendiniz için yaşamalısınız; ve siz, çocuklar, temelinde gerçek bir kuruntu yatan bu evlat sevgisinden olabildiğince kurtulun, sizi kendi kanlarından dünyaya getirmiş bu insanlara karşı hiçbir şey borçlu olmadığınıza inanın. merhamet, minnet, sevgi.. bu duyguların hiçbirini onlara borçlu değilsiniz; size varlık vermiş olanların bunları sizden isteyecek tek bir sıfatları yoktur; onlar yalnızca kendileri için çalışırlar, kendileri için düzenlerler her şeyi; hiçbir biçimde onlara borçlu olmadığınız ihtimamı ya da yardımı onlara göstermek tüm aldatmacaların en büyüğü olur; hiçbir şey size böyle bir yasa dayatamaz ve tesadüfen, geleneğin esinleriyle ya da karakterinizdeki ahlaki etkilerle bu duyguyu içinizde hissettiğinizi sanıyorsanız, bu saçma duyguları vicdan azabı çekmeden boğun.. yerel duygular bunlar, doğanın reddettiği ve aklın her zaman yadsıdığı geçmiş ahlakın meyveleri bunlar!
ihtimam, geleneğin ya da kibrin meyvelerinden başka bir şey değildir.
eğitime gelince, bu eğitim pek kötü olmalı; çünkü çocuğunuzun kafasına kazıdığınız tüm ilkeleri yeniden oluşturmak zorunda kaldık burada biz; onun mutluluğuna hizmet eden bir tek ilke yok, saçma ya da kuruntu ürünü olmayan bir teki bile yok. sanki varmış gibi tanrıdan söz etmişsiniz ona; gerekliymiş gibi erdemden bahis açmışsınız; din demişsiniz, sanki tüm dini ibadetler güçlülerin sahtekarlığından ve zayıfların aptallığından başka bir şey olabilirmiş gibi; isa demişsiniz, sanki bu salak, bir düzenbazdan ve hergeleden başka bir şeymiş gibi! düzüşmenin günah olduğunu söylemişsiniz ona; oysaki düzüşmek yaşamın en zevkli eylemlerinden biridir; onu ahlaklı kılmak istemişsiniz, sanki bir genç kızın mutluluğu sefahatte ve ahlaksızlıkta değilmiş gibi, sanki tüm kadınların en mutlusu tartışmasız biçimde pisliğe ve hovardalığa gırtlağına kadar batmış olan değilmiş gibi, tüm önyargılara en iyi meydan okuyan ve onurla en fazla dalga geçen değilmiş gibi!