stefan zweig
dünyayı fethetmek balzac'ın gençlik rüyasıydı ve hiçbir şey gerçekleşen çocukluk hayallerinden daha müthiş değildir. onun, napolyon'un bir resminin altına şunu yazması boşuna değildir: "onun kılıçla sona erdiremediğini ben kalemle tamamlayacağım."
olguları ve etkileri ölçmek tarih yazıcılarının görevidir; nedenleri ve şiddeti ortaya çıkarmaksa balzac'a göre sanatçının. çünkü trajik olan sadece hedefe ulaşamayan kuvvettir.
"benim burjuva romanlarım sizin tragedyalarınızdan daha trajiktir."
balzac'ı çeken şey enerjilerin hem dışa hem de kendine karşı olan öldürücü mücadelesidir. bilinçli bir yaşam istencinin ifadesi olarak ortaya çıkan hedefe yönelik enerjiyi, sonuçları bakımından değil de özü bakımından betimlemektir onun tutkusu. iyi ya da kötü, etkili ya da boşa harcanmış olması onun umurunda değildir, yeter ki yoğun olsun. yoğunluk, istenç her şeydir; çünkü bu insana aittir; oysa başarı ve ün hiçbir şeye ait değildir; çünkü onu rastlantı belirler. ceketinin yenlerine saklayarak fırından ekmek çalan korku içindeki küçük hırsız sıkıcıdır; ama profesyonel olan, kullanmak için değil de tutkusu yüzünden çalan, tüm varlığı çekip alma kavramına dönüşmüş olan kişi ise muhteşemdir.
durgun insanlar balzac'ı ilgilendirmez; onu sadece kendini bir tek şeye verenler, bütün sinirleriyle, bütün kaslarıyla, bütün düşünceleriyle hayatın bir ilüzyonuna takılanlar ilgilendirir; neye olursa olsun; aşka, sanata, cimriliğe, fedakarlığa, cesarete, tembelliğe; ama bütünüyle verenler.
o yazmaya başladığında bütün hayatın bilgisi esrarengiz bir yolla onun içine girmiş, orada toplanmış ve saklanmıştı. bu durum, içinde birikmiş olan bütün bu mesleki sınıflar, malzemeler, mizaçlar ve fenomenler hakkındaki bilginin ona nasıl, ne zaman ve nereden gelmiş olduğu, neredeyse bir mit haline gelen shakespeare'in yanında, dünya edebiyatının en büyük bilmecelerinden biridir.