melih cevdet anday
iki türlü din öğretimi vardır. bunlardan biri, bir dini ya da dinleri bilimsel yöntemle inceler; öteki ise inanca dayanan bir din eğitimi ve öğretimidir.
dinlerin bilimsel yöntemle incelenmesi işi, üniversitelerin çalışmaları arasına girer ve oldum olası yapılmaktadır. bizde imam-hatip okulları, müslümanlığın bilimsel yöntemle incelenmesi için kurulmuş okullar değildir; o okulların açılmasının nedeni, o günler söylendiğine göre, alaylı din adamları yerine okullu din adamları yetiştirmektir. başka türlü söylemek gerekirse, dinleri bir dinsiz de inceleyebilir. dinlerin bilimsel açıdan incelenmesinin amacı, inanan din adamı yetiştirmek değildir. oysa imam-hatip okullarından müslümanlığa inanmayan bir imamın da çıkabileceğini düşünmek, o okulların kuruluş amacına aykırı olurdu; çünkü öyle bir kişi toplumun din işlerinde görev almaz, alsa da arkasında namaz kıldıracak insan bulamazdı. inanan din adamı yetiştirmek ise, ister istemez, dogmacı bir eğitimi gerekli kılar ve dinsel dogmacılık, çağdaş uygarlığın temeli olan bilimsel yönteme aykırıdır. ayrıca şunu da söylemeli: müslümanlık sadece tapınma biçimi değil, şeriattır da. imam-hatip okullarında, müslümanlığın tapınma yollarını şeriatından ayırmak gibi reformcu bir tutuma gidilmediğine göre, öğrenci orada yalnızca beş buyruğun nasıl yerine getirileceğini değil, dinin şeriatını öğrenecek ve ister istemez ona inançla bağlanacaktır. oysa bu inanç, bizim laik öğretimimiz ve eğitimimizle, ayrıca anayasamızla bağdaşamaz.
bütün bunlar gösteriyor ki, imam-hatip okullarını açmak, devletin koruyuculuğunda ve önderliğinde şeriatçılık ve islamcılık akımını canlandırmak demektir. o şeriatçılık ve islamcılık akımı ise, en ileri kafalı önderlerinin elinde bile, batı'nın ancak tekniğini almak, onun uygarlık ilkelerini toplumumuza sokmamak biçiminde görülegelmiştir. bundan ötürü falih rıfkı atay'ın "biz imam-hatip okullarından batı medeniyetçisi din adamları yetiştirmek isteyeceğiz de bunu başaramayacağız ha?" sorusunun karşılığı, "evet, başaramayacağız"dır.