bret easton ellis
lise son sınıfta, yıl sonunda bir gün okula gitmedim. arabayla, tek başıma palm springs'e gitmiş, yolda o zamanlar hoşuma giden, ama şimdi artık beğenmediğim bir sürü eski kaset dinlemiştim. sunland'deki bir mcdonald's'ta bir coca cola içmek için durduktan sonra, çöl yoluna sapmış ve eski evimizin önüne park etmiştim. ailemin almış olduğu yeni ev hoşuma gitmemişti; ev iyi olmasına iyiydi; ama eski ev gibi değildi. eski ev boştu, dış görünüşü gerçekten berbat ve bakımsızdı, eskiden evin önündeki çimenlik olan yerde yabanotları damdan düşmüş bir televizyon anteni, boş çöp tenekeleri vardı. havuz boşaltılmıştı, tüm anılarım canlanmış, ağlayarak boş havuzun basamaklarına okul üniformamla oturmak zorunda kalmıştım. cuma geceleri gelişimizi, pazar geceleri ayrılışımızı, büyükannemle havuzun yanındaki şezlonglarda iskambil oynayarak geçirdiğimiz öğleden sonraları geliyor gözlerimin önüne. ama artık kalmamış çimenliğin her yanına fırlatılmış boş bira tenekeleriyle parçalanmış, kırılmış pencereler tüm bu anılara gölge düşürüyordu. halam bu evi satmayı denemiş; ama duygusallığa kapılmış olacak ki sonradan vazgeçmişti. babam da satmak istemiş, kimsenin satamamış olmasına da gerçekten sinirlenmişti. bu durumda ev konusunu konuşmaz olmuşlar, ev aralarında böylece kalmış, bu konu da bir daha açılmamıştı. o gün çevresine bir göz atmak ya da evi görmek için gitmemiştim palm springs'e. okuldan kaçmak için, başka bir şey için de gitmemiştim. oraya gitmemin nedeni her şeyi eskisi gibi anımsamak isteyişimdi galiba. bilmiyorum.
los angeles'dayken dinlediğim, yerel bir topluluğun söylediği bir şarkı vardı. şarkının adı 'los angeles' idi, sözleri ve imgeleri o kadar sert ve dokunaklıydı ki, aklımda günlerce yankılanmıştı bu şarkı. daha sonra anladığıma göre, bu imgeler benim kişisel imgelerimdi, tanıdığım hiç kimse de paylaşmamıştı onları. benim algıladığım imgeler, kentte yaşamaktan aklını kaçırmış insan imgeleriydi. kendi çocuklarını yiyecek kadar aç ve doyumsuz anne-babaların imgeleriydi. asfalt yolda durmuş havaya bakarken, güneşten gözleri kör olmuş, benim yaşımda, yeniyetmelerin imgeleriydi onlar. bu imgeler kentten ayrıldıktan sonra bile aklımdan çıkmadı. bu imgeler o kadar acımasız ve kötüydüler ki, daha sonra, uzun süre onlar benim için tek gönderme noktası oldular sanki. ayrıldıktan sonra.