çevremizde plastik, cam ve çelik
ellerinde eski siyah bond çantalarla
yorgun, yabancı, yalnız insanlar
sararmaya yüz tutmuş bir iki bitki
bir tanıdığımın istanbul'dan gelen
ve kim olduğunu çoktan unuttuğum
bir tanıdığıyla buluşacaktım ben
nedeni bile kalmamış aklımda ama
bir şey gönderilmiş olsa gerekti bana
sıkılıyordu belli ki. geldi yanıma oturdu
alışık olduğu anlaşılıyordu bu otellere
kolayca girip lafa havadan sudan
hiç ilgilenmediğim halde beni de kattı
aslında kendi kendine yaptığı sohbete
amerikalıymış. bush'a oy vermiş ama
şimdi biraz tedirginmiş, pişman olmuş
hoş karşıladı solculuğumu. iyiymiş
farklı farklı fikirler olmalıymış dünyada
beş yıldır ayrıymış çocuklarından, eşinden
seviyormuş aslında kadını hala ama hayat
böyle bir şeymiş işte, ben de bilirmişim ya
yapamazmış her an her istediğini insan
her şey bir yana, müthiş bir satıcıymış şimdi
"sorabilir miyim" dedim, "ne satıyorsunuz?"
"kimya hammaddeleri" dedi. "ne garip
hayatta anlamadığım tek şeydir kimya"
durakladı. "okul yıllarında öyleydi yani
sonraki yıllarda" dedi
"daha niceleri eklendi."