milan kundera
modern helalarda klozetler yerden yukarı doğru beyaz nilüferler gibi yükselir. beden ne kadar değersiz olduğunu unutsun, insan sifondaki su bağırsaklarından çıkan artıkları silip götürdükten sonra bu artıkların başlarına gelenleri bilmezlikten gelsin diye mimar elinden geleni yapar. lağım boruları yapışkan kollarıyla evlerimizin ta içine dalsa da, özenle gözlerimizden gizlenir bunlar ve bizler banyolarımızın, yatak odalarımızın, dans salonlarımızın ve parlamentolarımızın altında yatan bu görünmez bok venediklerinden habersiz memnun, mesut yaşarız.
bok, kötülükten daha zor, daha uğraştırıcı bir teolojik sorundur. tanrı insana özgürlük verdiğine göre gerekirse insanın işlediği suçların sorumlusunun o olmadığını kabul edebiliriz. oysa bokun sorumluluğu tümüyle onun, insanın yaratıcısınındır.
varoluşla kesin olarak uzlaşmanın önerdiği estetik ülkü, bokun reddedildiği, herkesin bok yokmuş gibi davrandığı bir dünyadır. bu estetik ülkünün adı kitsch'tir.
kitsch'in kökeninde varoluşla kayıtsız şartsız uzlaşma yatar.
kitsch, o duygusal 19. yüzyılın ortasında doğmuş almanca bir sözcüktür; oradan da batı dillerine geçmiştir. ne var ki çok sık kullanılmaktan özgün metafizik anlamını kaybetmiştir sözcük; kitsch, sözcüğün hem gerçek hem de eğretileme anlamında, bokun kesin reddidir, kitsch insan varoluşunda temelden kabul edilemez olan her şeyi kapsamı dışına atar.
yürek konuştuğunda, akıl karşı koymayı yakışıksız bulur. kitsch'in egemen olduğu yerde kalbin diktatörlüğü hüküm sürer.
kitsch'in insanda uyandırdığı duygu kitlelerin paylaşabileceği türden olmalıdır. o halde, kitsch alışılmamış bir durumdan yola çıkamaz; kişilerin belleklerine kazımış oldukları temel imgelerden türemek zorundadır; hayırsız kız evlat, ihmal edilmiş baba, çayırlarda koşuşan çocuklar, ihanete uğramış vatan, ilk aşk.
kitsch iki damla gözyaşının art arda yuvarlanıvermesine neden olur. ilk damla şöyle der: çocukların çayırda koşuştuğunu görmek ne güzel şey! ikinci damla ise şunu söyler: çocukların çayırlarda koşuştuklarını görüp bütün insanlıkla birlikte duygulanmak ne kadar da güzel! kitsch'i kitsch yapan, ikinci damladır.
insanların yeryüzündeki kardeşliği ancak kitsch temeli üzerinde kurulabilir. ve bunu en iyi bilen de politikacılardır. açıkta bir fotoğraf makinesi mi gördüler, hemen en yakın çocuğun yanına koşar, havaya kaldırır, yanağından öperler. kitsch bütün politikacıların, bütün politik partilerin ve hareketlerin estetik ülküsüdür. politik hareketler akli tutumlardan çok, şu ya da bu politik kitsch'i oluşturan düş, imge ya da sözcükler üzerinde yükselirler.
kitsch'in yalan olduğu ortaya çıktığı an, kitsch, kitsch-olmayan bağlamına girer; böylelikle otorite gücünü kaybeder ve herhangi bir insan zaafı kadar dokunaklı olur sadece. çünkü hiçbirimiz kitsch'ten tamamen sakınacak kadar insanüstü değiliz. ne kadar aşağılık bulursak bulalım, kitsch insanlık durumunun vazgeçilmez bir parçasıdır.
unutulup gitmeden önce kitsch'e dönüştürecekler hepimizi. varolma ve unutuluş arasındaki durak kitsch'tir.