johannes mario simmel
rahat bir vicdan yumuşak bir yastığa benzer.
sanatçı, her şeyi bütün varlığıyla duyan adamdır. august strindberg her gribe yakalandığında vasiyetnamesini yazardı.
somerset maugham: hiç kimse olabildiğinden beş paralık bile daha iyi değildir.
ben hiçbir şeye inanmam. bunu yapan çok az insan vardır. düşünemediler mi ya da düşünmek istemediler mi, inanmak zorunda kalırlar; yoksa yaşayamazlar. tanrı bütün insanlar için bir çözüm yoludur, bir kurtuluştur. sürüyle ve çeşitli görünüşler için tek bir toplam kavramdır tanrı.
her birimiz tek bir insana mutluluk verebilseydik bütün dünya mutlu olurdu.
hiç kimse yüzde yüz aşağılık değildir. her insanın içinde iyi bir şey bulunduğu muhakkak.
aşk uğrunda yapılanlar her zaman soylu ve güzel şeyler değildir; en aşağılık, en ayıp şeyler de yapılır aşk uğruna.
yaşamanın en korkuncu bile en güzel ölümden daha güzeldir.
oyuncular normal insanlar değildirler. sadece yaptıkları iş bile -yazarlarınki de öyledir- ruh doktorunun gözünde bir meydan okumadan başka bir şey olmasa gerek. normal bir insan binlerce tipi ruhunda yaşatabilir mi; binlerce değişik acı, zevk, hırs, tutku ve düşünceyi duyabilir mi; başkasının bulduğu sözleri inançla konuşabilir mi? rol yapan oyuncunun mesleği, onun şizofren olmasını gerektirir.
aydın düşünce korkunun ölümü demektir.
doğu dünyasının kadını duygusal değildir; acılıdır, yas'a eğilimlidir.
ister oyuncunun sahneye çıkmadan önce, ister katilin öldürmeden önce, ister sporcunun büyük sorumluluğundan önceki duygusu olsun; insanoğlunun en eski, en kuvvetli eğilimidir; bilinmeyen karşısında duyulan korku.
"zor anlar karanlık bir kapı gibidir. o kapıdan geçtin mi, daha kuvvetlenerek çıkarsın. ve her şey, her şey daha aydınlanır o zaman."
çağımız insanları, itiraf ettiklerinden ya da sandıklarından daha mutsuz, daha huzursuz, daha tatminsizdirler. albert camus'nün de yazdığı gibi korku çağında yaşıyoruz.