12.12.2013

son sürgün

dragan babic

herkes paraya, güce, benzer bir görünüme, düşünce konformizmine, sözün kısası, taşıması son derece kolay olan tam bir standartlaşmaya yönelmiş. benzer olanın demokrasisine.

kızlara ne kadar haşin davranır, onlardan ne kadar çok isterseniz, onlar size o kadar çok verirler.

aşk, arzuyla başlar. arzusuz aşk, düdüklemeyi beceremeyen kimselerin uydurdukları masallardır.

gerçekte, hayat ölüm için uzun bir hazırlıktan başka bir şey değil.

heyecanlar ne kadar güçlüyse, insanların onları bir an evvel yaşamak, yenilerini edinmek konusundaki istekleri de ona bağlı olarak artıyor.. bunun azalmasına fırsat vermemek, bir an olsun duraklamamak gerekiyor.

en iyi yemek, değişen yemektir.

bir kızla bir arada olduğunda, kız yalnızca senin onun vücuduyla ilgili şeyler zırvalamanı tercih eder.

deneyim insanoğlunun tek kazanımıdır.

kızlar, etek giydiklerinde daha güzeldir. pantolon siluetten başka bir şey vermez. ama cilt, kaslar.. bir blucinin içinde bütün bunlar kaybolur. bir cildi görmeyi, bakışlarımla ona dokunmayı severim.

bir kadın her zaman çekiciliğinin bilincindedir.

insan, bir mahkumun başını soktuğu bir barınak olarak kabul ettiği ve dışarıya oranla daha rahat ettiği hücresine bağlandığı gibi, neden hayata bağlanır ki?

hayatında aşırılığı yaşamamış birisi perhizin değerini anlayamaz.

en azından insanın her zaman havlu atma hakkı vardır. insan eğer dünyaya gelmesi konusunda bir seçim yapamıyorsa, gidişine karar vermeye hakkı vardır.

ne olursa olsun, bu dünya hapı yuttu.