
kaldı ki, arzuların her türlüsü mutlulukla uyuşmaz da değildir; uyuşmaz olanlar ancak sabırsızlık ve kederle birlikte gidenlerdir. yine, aklımızın hiç yanılmaması da zorunlu değildir; en iyi olduğuna hükmettiğimiz bütün şeyleri yapmak için kararlılık ve erdem göstermekte asla kusur etmediğimize vicdanımızın tanıklık etmesi yeterlidir. böylece, bizi bu hayatta mutlu etmeye yalnızca erdem yeter. ama şu var ki, erdem zihnin ışığı ile aydınlanmadığı takdirde sahte olabilir, yani iyilik yapmak iradesi ve kararlılığı bizi iyi sandığımız bazı kötü şeyleri yapmaya götürebilir ki, bu takdirde bu davranışlardan doğan mutluluk sağlam bir mutluluk değildir ve mutat olarak bu erdem, hazlarla, iştihalarla ve ihtiraslarla zıtlaştırıldığına göre, uygulanması da son derece güç olur. halbuki, aklın doğru kullanılması iyilik hakkında hakiki bir bilgi verdiğinden, erdemin sahte olmasını önler; hatta onu meşru hazlarla birlikte sunarak uygulanışını o kadar kolaylaştırır ve bize doğamızın şartlarını öğreterek arzularımızı öylesine sınırlandırır ki, insan için en büyük mutluluğun aklın doğru kullanılışına bağlı bulunduğunu ve dolayısıyla, bu doğru kullanılışı elde etmeye yarayan inceleme ve araştırmanın mümkün en yararlı ve aynı zamanda en hoş ve haklı uğraş olduğunu itiraf etmek zorunda kalırız.