
muhammed'in ya da buddha'nın zekası bende olsaydı bir din kurabilirdim. pek az mürit toplayacağım şüphesizdi. benim dinim avuntu getirmiyordu; tam tersine o, kuşkuların en safıydı. çünkü tanrı'nın aşk değil cesaret olduğuna inanıyordum. aşk bir armağandır. insanlar öldürmekten korkuyorlarsa bu, adaletten çekindiklerinden değil, bir katilin tanrıların dikkatini çektiğini ve düşüncesinin artık ona ait olmadığını bildiklerindendir. kuşku sinir bozukluğundan gelmez, gerçektir. geleceğe dair haberler, yediğiniz ekmek gibi elle tutulur hale gelir. sonu gelmeyen bir mimari düşlerimizi çevirir, cinayet anında bu karanlık dünyanın çarşı alanından bir ses yükselir. sonsuzluk bir odadan yoksundur. bir yerde, tanrısal öfke bir kızgınlığa toslamıştır.