erdal inönü
gençliğimde dini öyle ciddiye almadım. onun için bundan sonra da yapamam. oysa toplum açısından dini ciddiye almak gerekir; onu şimdi görüyorum. gençken "tamam din var; ama biz başka bir şey yapacağız" diyordum. siyasete girince zaten toplumu etkileyen bir güç olarak dinin nedenini anlıyorsunuz. o bakımdan "din daha iyi uygulansa" diye aklınızdan geçiyor; ama onu yapacak zamanınız kalmıyor artık.
can dündar: dinde reform gibi bir çalışma mı?
erdal inönü: bir çeşit reform gibi olması lazım. yani bir yorum getirmek lazım. ama bütün bir hayat isteyen bir iştir o. pek çok kimse hemen karşı çıkar, insanları öldürmeye kalkarlar. onları göğüsleyecek zaman ve enerji gerekir. onu başkası yapabilir. atatürk'ten beri fiilen reform yapılmış; ama bunun teorisi yapılmamış. teorisini yapmadan, eylemli olarak yapmak, yani yönetim üzerinde caminin egemenliğini kırmak; ama dini ortadan kaldırmamak, kuranı kerim'e yorum getirmemek.. bu yeterli değil; sürekli olarak bir irtica tehdidi oradan geliyor. çünkü kuran'ın kendisi yönetime de karışıyor. dolayısıyla siz istediğiniz kadar "karışmayın" deyin, inanan birisi "kitap öyle demiyor" diyor. ona bir yorum getirinceye ve o yorumu kabul ettirinceye kadar o tehlike her zaman olacaktır.
can dündar: ama şeriatı, türkiye için yakın bir tehlike olarak görmüyordunuz, anladığım kadarıyla.
erdal inönü: hayır. o zaman görmüyordum. çünkü hükümette öyle bir şey yoktu. özal ona dikkat ediyordu.
can dündar: bugün bir tehlike hissediyor musunuz?
erdal inönü: bugün durum öyle değil. bugünkü başbakan (erdoğan) ve bakanları açıkça "laiklik başka bir şeydir, yanlış anlaşılıyor" diyorlar. babamdan da duymuştum: "laikliğe karşı olanlar, ilk olarak 'canım şunu bir tarif edelim, laiklikten ne anlıyoruz' derler. işe öyle başlarlar." derdi babam. şimdi başbakan (erdoğan) onu yapıyor. o bakımdan aldıkları bazı kararlar, milli eğitim bakanlığı'nın bazı davranışları, tesettürü yaygınlaştırmaları, bunların başka bir havada olduklarını gösteriyor. özal zamanında böyle bir şey yoktu.