elsa morante
dünya, evrensel bilincin tapınağıydı; siz onu bir hırsız yatağına dönüştürdünüz!
"hiçbir insan dilinde, neden öldüğünü bilmeyen kobayları teselli edecek bir sözcük yoktur. "(hiroşima'dan sağ kurtulmuş biri)
tanrı varsayımı yararsızdır.
devlet, zengin ve sözde aydın sınıfların halk yığınları üzerinde kurduğu otorite, egemenlik ve örgütlenmiş güç demektir. devlet, daima bulduğunu garanti eder: bir kısmına, mülkiyet üzerine dayandırılmış özgürlüğü, ötekilerine yoksulluklarının doğal sonucu olan köleliği. bakunın!
özgürlükler verilmez. alınır. kropotkın!
itaati reddetmek giderek daha olağan hale gelecek ve o zaman şimdiki haliyle savaşın da ordunun da anısından başka bir şey kalmayacak. ve bu zamanlar, yakındır. tolstoy!
halk, her zaman ağzına gem vurulması gereken canavardır; ancak sömürgecilikle ve savaşla tedavi edilir ve hukukla kapı dışarı atılır. proudhon!
başka insanlara muhtaç olan insan mutsuzdur.
"çiçekli şapka yaptırdım
'ne zaman giyeceksin?'
büyüyünce giyeceğim
duvaklı şapka yaptırdım
'ne zaman giyeceksin?'
evlenince giyeceğim
iki arabayla gezmeye gideceğim
'günaydın çiftçi kardeş!'
iki bayrakla gezmeye gideceğim
'selam sana, süvari!'
tiriyuli, tiriyula
şeker kaymak karamela"
toplama kampında gaz odası, insana merhamet gösterilen tek yerdir.
gariptir, kimi gözler, apaçık, kim bilir nerede ve ne zaman algılanmış bazı görüntüleri başkalarının okumayı bilemeyeceği ve çok zaman da istemeyeceği silinmez bir yazı gibi taşır dururlar.
liderlerin geçtiği yerde ot bitmez.
güzellik, bizleri cennete inandırmak için bir aldatmacaydı; oysa hepimiz de, daha doğuştan mahkum olduğumuzu biliyoruz. artık bazı aldatmacalara kanmıyoruz. bilmek insanın onurudur.
insanlar, hatta yeryüzünde tek başına bir insan, böylesine bir yaşantıya zorlandığı sürece, özgürlükten ve güzellikten ve devrimden söz etmek, sahteciliktir.
mutsuzluk felciydi bu: ister yorucu, ister tehlikeli olsun, her gerçek eylemde, hareket doğanın bir olgusudur. ama tam bir mutsuzluğun doğaya aykırı düşen, tekdüze, yıpratıcı, sersemletici, karşılıksız gerçekdışılığı önünde, takımyıldızlar bile durakalır.
kimyasal yatıştırıcılar, küçük otellerde kullanılan bazı elektrik lambalarına benzer: ancak zemin kattan üst kata çıkıncaya kadar yanarlar. ama bazen de bakarsınız tam merdivenin ortasındayken sönüverir ve insan orada, karanlıkta, çaresiz sersem gibi kalakalır.
mutluluk bu dünyanın malı değildir.
tanrının insanı yaratmış olduğu da ötekiler gibi masaldır; çünkü tersine, tanrı insandan doğmalıdır.
para, tarihin ilk aldatmacasıdır. bu heriflerin ilk dalaverelerinden biri oldu para; onlar bu para dalaveresiyle canımızı satın aldılar! bütün paralar sahtedir! para karın doyurur mu? onlar en pis şeyleri en pahalıya satarlar. kiloyla satılacak olsa, bir milyon, bir kilo bok etmez.
para olunca meryem ana bile satın alınır. tanrı baba bile.
insana karşı girişilen en kötü şiddet eylemi, aklın küçük düşürülmesidir.
bana göre, cennet olmuş, cehennem olmuş, hepsi bir. ben tanrının var olmamasını arzularım. umarım, ötede hiçbir şey yoktur. herhangi bir şey varsa, bana ıstırap verecektir. var olan her şey, ister burada, ister öte yanda, bana ıstırap veriyor: benim varlığım.. başkalarının varlığı.. artık yok olmak istiyorum.
insanın hayatta amacı anlamaktır. devrime doğrudan giden yol, anlamaktır.
tek gerçek tanrı, her şeyin arasındaki benzerlikten tanınır. nereye bakılsa hep tek ve ortak bir iz görülür. böylece benzerlikten benzerliğe, merdivenler boyunca bir tek şeye çıkılır. dindar bir akıl için evren, kanıttan kanıta her şeyin gerçek noktasına vardığı bir gelişimdir. en kesin kanıtlar da, pek tabiidir ki, din adamlarınınkiler değil, tanrısızların kanıtlarıdır. ne kurallarla ne fizikötesiyle tanıklık olmaz. tanrı ya da doğa. dindar biri için tek bir nesne, bir solucan veya bir saman çöpü bile yoktur ki, tanrının varlığını kanıtlamasın.
burada bilincini isyan ettirmeksizin yapabileceğin eylem kalmadı.