
julius fuçik: gerçek hayatta seyirci yoktur; herkes katılır bu yaşama.
"ankara emniyeti'nin üzerine geliyorlar, gelecekler. hiçbir açık vermeyin. siz hiç merak etmeyin. biz bu vatanı seviyoruz. ne yapıyorsak bu vatan için yapıyoruz. bu ülke bizim. demokratik talepler adına bu ülkeyi zayıflatmak isteyen dış güçler var. ifade ve düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü diyerek bizi içten içe çürütecekler. bunlara müsaade etmeyeceğiz. bunu hepiniz bilin."
konstantin simonov: bütün sır, senin, başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende.
ekip otosuna alınması istenen kişi, başmüdür emin'in ajan gibi kullandığı eski sabıkalı vatandaşlardan biriydi. bu insanları muhbir gibi kullanmalarının yasal dayanakları yoktu ama bu, güvenlik birimlerinin sıkça başvurdukları bir yöntemdi. gizli kapaklı yürütülen ve yasal dayanağı olmayan yöntemlerdi bunlar. bu kişiler bazen operasyonlara katılırlar, operasyon yaparlardı. bazen insanları kaçırır, sorgular ve öldürürlerdi. kaçırıp sorguladıkları ya da öldürdükleri insanları "örgüt sempatizanı" ya da "örgüt yardakçısı" diye yaftalamaları yeterliydi. soruşturma yapmaya, yargılamaya gerek duyulmazdı. ülkenin bir korku ülkesine dönüşmesi herkesin işine geliyordu. bu kişiler, kendilerini devlet gibi görüp rant getiren bütün işlerde söz sahibi oluyor, gayrımeşru işler yapıyor, bazıları da çeteleşiyordu. birçok operasyonda kilit rol oynadıkları ve çok şey bildikleri için o bölgenin emniyet güçleri de bu kişilerin yasadışı faaliyetlerine mecburen göz yumuyordu. bu kişiler için geçerli savunma hep aynıydı. bu kişilerin vatansever oldukları, onların sayesinde bölücü ve hain terör örgütlerinin çökertildiği söyleniyordu. bu kişilerin haraç alma, adam kaçırma, çek-senet, kumar, ihale yolsuzlukları gibi özellikle büyük rant sağlayan suç organizasyonlarında yer alması bu kişileri kullananlar için çok önemli değildi. her türlü yasadışı yol, yöntem mübahtı. bazen örgütlerin içine adam sızdırarak onları da istedikleri gibi yönetmeye kalkışırlardı, bazen de yine bu örgütlerle mücadele etmek adına, kendilerinin kontrolünde, resmen illegal bir örgüt kurdururlardı. dinci, sağcı, solcu ideoloji kisvesi altında yapılandırılırdı. bazen de dağıtılan bir örgüt yeniden canlandırılır ya da o örgütün uzantısı olarak yeniden yapılanma oluşturulurdu. gelecekte ortaya kaotik bir durum çıkarmak için bu örgütleri ellerinde bir koz olarak tutarlardı. her şey yıllar öncesinden hesaplanır, planlanırdı. zamanı gelince pandora'nın kutusundan çıkartılır, senaryo hayata geçirilirdi. ülkenin özellikle son 40 yıllık tarihi "komplolar bileşkesi"nden oluşuyordu. bu yöntemler, her dönem faili meçhul bir öfkeye dönüşürdü.
kitap da ekmek kadar gerekli, insanca yaşamamız için.
toplumsal sorunların temelinde ekonomik sorun yatar. en temel çelişki olan ekonomik sorun, ancak insanlarda oluşan sınıfsal bilinçle çözümlenir. bu sınıfsal bilincin oluşmasında işçi sınıfı lokomotif vazifesi görür ve toplumsal kurtuluşu hazırlar. bu nedenle bizim gibi ülkelerde sendikal mücadeleler yok edilmeye ya da sulandırılmaya çalışılır.
aşk sorgulanmaz; sorgulandığında aşk, aşk olmaktan çıkar, mantıksal ilişkiler yumağına dönüşür.
eric blondel: sevmek, arzulamak, kafada kurmaktır: şeyleri oldukları gibi görseydik hiçbir şeyi sevemezdik belki de.
aşk bir inançsa eğer, dar görüşlü bir inanç olabilir ancak; çünkü hiçbir inanç öfkesini onu kabul etmeyenler ve inançsızlardan çıkarmaktan alıkoyamamıştır kendini. başka bir deyişle, insan bir şeye inandığı anda, o inancın gücü, tüm seçenekleri kendiliğinden yok etmek durumundadır.
hayat acıların bileşkesidir.
ibn arabi: ayrılığa ulaşabilseydik ona kendi acısını tattırırdık.