ruhumdaki sabır, kalbimdeki aşkla kurdum
kor dantellerden bu yolu, ormanın altına
yeter ki oku onu
unutmadım aramızdaki beceriksiz dili
dünya yordu bizi. benim de söyleyemediklerim
var. hiç söyleyemeyeceğim onları belki de
uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu
geldikçe anlıyorum ki, biz
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile
geçtim hepsinden, öyle hünerle
ki yaşadığımı sanıyorlar hala
anladım mana yok acıdan başka
akşamın kör karanlığı vursun alnıma
iyileşen şey zamandır
insan iyileşmez
insanın, kendi varlığından hoşnut olarak yaşadığı, kendi varlığını haklı kıldığı ve kuşku yok ki, yeryüzü ile barışık yaşadığı ve mutlu olduğu bir zaman vardı. yoksa bizler bugün bu mutluluğun imgesi için bile bunca telef olmazdık.
yüzümde taşıdığım kuyu
soğuk iklim
ağır yaprak tenimde
durup dönüp dokunduğum
yük
bir kereye mahsus yaşanan her an
kendi hatasını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
içinde barındırır
yağmurun aramıza çektiği perdeyi yırtıyorum
geçiyorum göğsümdeki uykunun sarmaşığından
birazdan dünya beni unutacak, ben onu anlamıyorum
hiçbir mevsim ısıtmaz ellerimi
anne gibi
unutmak için verdiğim bunca çabadan
geçtiğim bunca yıldan sonra
tam unutmaya alıştırmışken kendimi
artık unutmak istemediğimi fark ettim
önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık
sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti
orada doğmaya çabalayarak öldük
dünya, söyle bakalım, benden gidenleri
kor dantellerden bu yolu, ormanın altına
yeter ki oku onu
unutmadım aramızdaki beceriksiz dili
dünya yordu bizi. benim de söyleyemediklerim
var. hiç söyleyemeyeceğim onları belki de
uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu
geldikçe anlıyorum ki, biz
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile
geçtim hepsinden, öyle hünerle
ki yaşadığımı sanıyorlar hala
anladım mana yok acıdan başka
akşamın kör karanlığı vursun alnıma
iyileşen şey zamandır
insan iyileşmez
insanın, kendi varlığından hoşnut olarak yaşadığı, kendi varlığını haklı kıldığı ve kuşku yok ki, yeryüzü ile barışık yaşadığı ve mutlu olduğu bir zaman vardı. yoksa bizler bugün bu mutluluğun imgesi için bile bunca telef olmazdık.
yüzümde taşıdığım kuyu
soğuk iklim
ağır yaprak tenimde
durup dönüp dokunduğum
yük
bir kereye mahsus yaşanan her an
kendi hatasını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
içinde barındırır
yağmurun aramıza çektiği perdeyi yırtıyorum
geçiyorum göğsümdeki uykunun sarmaşığından
birazdan dünya beni unutacak, ben onu anlamıyorum
hiçbir mevsim ısıtmaz ellerimi
anne gibi
unutmak için verdiğim bunca çabadan
geçtiğim bunca yıldan sonra
tam unutmaya alıştırmışken kendimi
artık unutmak istemediğimi fark ettim
önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık
sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti
orada doğmaya çabalayarak öldük
dünya, söyle bakalım, benden gidenleri
nerene sokacaksın şimdi