bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde
bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde
rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner
hep burada, ömrün her merhalesinde
hapsolmuş bir şafak gibi derinde
zamana gülecek neşen ve hüznün
harap mezarlıklarda ölülerin rüyası
gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka
anlarsın, ölüm yoktur geçen zamandan başka
uzakta, aya çok yakın bir yerde
çılgın ve muhteşem harabelerde
büyük sükutların fırtınası var
ve bir kadın, beyaz, sakin, büyülü
göğsünde kanayan bir zaman gülü
mahzun bakışlarla dinler derinde
olup olmamanın eşiklerinde
garip telaşını, binlerce fecrin
ocağında nezir güvercinlerin
hülyam o kıvılcım ve kül yağmuru
çırpınır bu beyaz mahşere doğru
bakışın, gülüşün, neşen ve hüznün
ay altında bir gül nağmesi yüzün
benden sor sırrını mesafelerin
benden sor ve benden dinle akşamı
ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları
değişmenin ebedi olduğu yerde
güzeldir hayat
kim bilir hangi yıldızın kısır çöllerinde şimdi
beyhude hatırlıyoruz bu hiç olmamış şeyleri