thomas bernhard
düğünler beni her zaman bunalıma sokmuştur; kısa bir süre içinde onlara katılmaktan vazgeçtim, bunlara gitmeyi hep reddettim. düğüne katılanlar hain bir budalalık içinde. neredeyse tüm yaşamımız boyunca tanıdığımız bir insanı gördüğümüze seviniyoruz; onun elini sıkıyoruz ama hemen ardından onun bir budala haline geldiğini görüyoruz. ve gençler de yaşlılardan daha budala; yaşlılar hiç değilse grotesk.
biz her zaman, biz kendimizi nasıl geliştiriyorsak, hangi yönde olursa olsun, diğerlerinin de kendilerini geliştirdiği yanılgısı içinde yaşıyoruz ama yanılgı bu; çoğunluk duraksamış ve kendini hiç mi hiç geliştirmemiş; ne bu yöne ne de öteki yöne; ne daha iyi ne de daha kötü olmuşlar; yalnızca yaşlanmış ve bu yüzden de son derece can sıkıcı olmuşlar. uzun bir süre görmediğimiz bir insanın gelişmesinin bizi şaşırtacağınız sanıyoruz ama onu tekrar gördüğümüzde yalnızca hiç gelişmemiş olması, yalnızca 20 yıl daha yaşlanmış olması, iyi bir vücut yerine göbekli olması, tombul parmaklarında bize bir zamanlar güzel görünen büyük ve zevksiz yüzükler taşıması bizi şaşırtıyor. biriyle ya da bir başkasıyla birçok konuda konuşabileceğimizi sanıyoruz; ama hiçbiriyle hiçbir konuda konuşamayacağımızı saptıyoruz.
orada öylece duruyor ve kendimize "neden" diye soruyoruz ve havanın şöyle ya da böyle, devlet krizinin şöyle ya da böyle olduğu, sosyalizmin asıl şimdi gerçek yüzünü gösterdiği vesaire dışında söyleyecek başka bir söz bulamıyoruz. eski bir dostun bugün de dostumuz olduğunu sanıyoruz ama hemen kendi korkunç, çoğunlukla da neredeyse öldürücü olan yanılgımızı görüyoruz. şu kadınla resim üzerine konuşabilirsin, şununla şiir üzerine diye sanıyorsun ama sonra yanıldığını görmek zorunda kalıyorsun; biri resim üzerine ne kadar az şey biliyorsa, diğeri de şiir hakkında o kadar az şey biliyor; ikisi de yalnızca yemekler hakkında gevezelik etmeyi becerebiliyor. biriyle eskiden matematik üzerine ne kadar güzel konuşurdum, diye düşünüyorsun, diğeriyle mimari üzerine ama birinin matematiğinin, diğerinin mimari bilgisinin 20 yıl önceki yetişme yıllarının bataklığına saplanıp kaldığını saptıyorsun. bir dayanak noktası bulamaz oluyorsun artık ve onlar neden olduğunu anlayamadan onları incitiyorsun. sonra herkesi inciten biri olup çıkıyorsun, durmaksızın herkesi inciten biri.