albert caraco
yalnızlığı, babalıktansa hiçliği tercih ediyorum.
kadınlar bizim için teselliden ziyade tehdittir, tersi bir yanılsamadır. aybaşı kanaması, hamilelik, doğurma ve emzirme; bu türden kölelikleri yüceltemeyiz. tiksinti verici şeyler bunlar. çok sayıda erkek, canavar olarak görülme korkusuyla hissettikleri dehşeti sergilemeseler de bunlar karşısında ürperiyor.
âşık erkekler bunları unutmuş gibi yaparlar, diğerleri sessizliği korurlar, yan çizilen ve hepimizi üzen bir konudur bu. müslümanlar kadınların bizimle birlikte cennetteyken bu acıları çekmeyeceklerini ileri sürerler, iyileşmekten umudu kesmektir bu. yahudiler her sabah tanrı'ya kendilerini erkek yarattığı için şükranlarını sunarlar.
dolayısıyla kadınlara karşı gönül okşayıcı davranış doğaldır. cinsiyetlerine bağlı sefaletten onları teselli etmeye çalışırız. bizim yasalarımız genellikle bu sefaleti iki misline çıkarmaya yarar, en başta da ahlaki ve dini yasalarımız. kadınlar bu yasaların kurbanıdırlar. biz onları mütevekkil kıldıkça daha da içler acısı olur halleri. yüzyıllardan beri onları daimi hamileliğe mecbur ediyoruz. onlara en insanlık dışı fikirleri aşılıyoruz.
bizim üretkenlik idealimizden daha acımasız ne olabilir? biz kadını kişisellikten yoksun bir alet mertebesine indiriyoruz ve onu üretmeye zorluyoruz, feda edilecek olanları, hem de zorunluluktan.
mutlu bekârlar! mutlu kısırlar! isa ile buddha hemfikirdi. onlar öldüğünden beri dünyaya gelen milyarlarca insanın kaçına imrenebiliriz ki? pek azına, kuşkusuz. ne diyordu platon? çağının en mutlu insanı olan büyük pers kralının, düşsüz bir gece kadar güzel pek az gün geçirmiş olduğunu söylüyordu.