alberto moravia
herkes kendi cennetini başkalarının cehennemine koyar.
dünya hırsları, tutkularıyla bizi yakamızdan kıskıvrak tutmaktadır; er ya da geç, bize acıya ve pahalıya mal olacaktır. yalnızca kimsesizler, bir de her şeyden el etek çekmiş olanlar bedel ödemeye zorlanmayacaklarını umabilirler.
insan dediğin ciğeri on para etmez bir yaratıktır.
doğanın bize bahşettiği ve herkesin övdüğü meziyetler sonradan insanların bahtsızlığını artırmaktan başka bir işe yaramaz.
para yoksa mutluluk da yoktur.
bir insan her şeyde bir fenalık düşündü mü hemen her zaman gerçeğe yaklaşmış demektir.
evleneceğiz deyip duran ama bir türlü evlenemeyen kızlara "ayazda kalmış kızlar" derler. hani et çok gelir, yenmez de serin bir yere konur; onun gibi kız da serin bir yerde ayakta tutulmaktadır; ama et serin yerde bekleyip de bozulacak olursa o vakit kaldırır atarlar.
aşk, canavarı bile sevimli gösteren gözlüktür.
gerçek talihsizlik, insan ümitlerini yitirdi mi gelir; insanın durumu isterse iyi olsun, isterse bir gereksinimi olmasın, fayda vermez o zaman.
insanlar iyi ya da fena olabilirler; bildiğim bir şey varsa, o da fuzuli olduklarıdır.
acımak aşkın en büyük düşmanıdır.
zenginler korkunç yaratıklardır; ama yoksullar da, başka nedenlerden de olsa, iyi değildirler.
insanlarda garip olan bir şey yoktur; onları anlamaya başladınız mı, ne kadar garip olursa olsun, davranışlarının çok makul bir temele dayandığını görür, anlarsınız.
bir kadını hem sevmek hem de ona saygı göstermemek mümkün değildir.
uzun zaman kapalı kalmış sandıklar vardır; açarsınız, beklediğiniz güzel eşyalar yerine birkaç paçavrayla toz ve güveden başka bir şey çıkmaz.
hayal, emel ve umuttan oluşan bir hayattı benimkisi.