melisa gürpınar
kara bir büyüdür beni hayata bağlayan.
her zaman, gökyüzü kadar yüksek tavanı olan bir odadır, hayattan arta kalan.
sahibinin kokusunu taşıyan, geniş tozlu hasır iskemlelerinde, artık kimsecikler oturmayan, ışığı soluk yanan bir odadır, ölümü en çok duyumsayan.
hiçbir şey daha masum değildir suskunluktan.
işte eşlerimiz. onlar ki, ödünç tohum aldığımız tüccar gibidirler, borçlarımızı ödemekle bitiremediğimiz. ve bütün çocuklarımız, "hayırsız" olmak zorundadırlar biraz. aklı kıt olanları saymazsak.
siz hiç saksıdaki pembe bir begonya çiçeğiyle göz göze geldiniz mi?
yazılan ile yaşanan, yan yana yarışan iki at gibidirler. sonunda, biri mutlaka öne geçer. az farkla da olsa.
bir yanardağın ağzında soluğunu tutmuş bekliyor bile olsa, bir sözü olmalı insanın, son anında haykıracağı hayata.
yazı, bana her zaman hayatı anımsatıyor da; ne yazık ki, başka bir hayat oluyor artık o yazıldığında.
sevgilim, bir yolculuk resmi gibi nicedir asılı kaldın gözlerimde.