james baldwin
kadınlar erkekleri, erkeklerin görülmek istedikleri gibi görmezler. bütün zayıf noktaları, kanayabilecek yerleri bilirler.
insanoğlu çok acımasız. birini ele geçirdiler mi didik didik ediyorlar hem de hep sevgi, aşk adına. ve sonra o ölünce de, diğerleri bitmez talepleriyle ölümüne neden olunca da, onlara katlanamayıp öte dünyaya göçünce de "karakteri zayıftı, dayanamadı" deyip çıkıyorlar. gözyaşlarına boğuluyorlar, avaz avaz ağlıyorlar ama senin ölümüne üzüldüklerinden değil. kendileri için ağlıyorlar, oyuncaklarını kaybettikleri için.
insana yalnızca bir kadının verebileceği bazı şeyler var.
hayat kahpedir. en büyük aldatmacadır. iş ayağa düşünce burnundan gelir hepsi. bir bir hesabı sorulur tüm geçmişinin; oysa, adım gibi biliyorum ki sen hiç de hazır değilsin hesap vermeye.
olgunlaşmak, büyümek yalnızca acıyı, korkuyu daha fazla tanımak demek. bu zehir sanki günlük perhizin olup çıkıyor; her gün yudum yudum içiyorsun onu. işin kötüsü, bir kere tatmayagör onu, içmeden, onunla buluşmadan yapamaz olursun. insanı çılgına çevirebilir bu. bir gün anlamaya başlıyorsun ki sen kendin, tüm suçsuzluğunla ve dürüstlüğünle sen, dünyanın sefilliğine katkıda bulunmuşsun ve de bulunmaktasın. biz biz oldukça da bu sefillik asla son bulmayacak.