zülfü livaneli
mustafa kemal'le enver paşa arasında ömür boyu süren bir düşmanlık olduğu bilinir. padişah damadı, başkomutan enver'e karşı, ondan çok daha zeki ve parlak olan mustafa kemal kesin bir zafer kazanmıştır. enver, kemal'in bu zaferini hiçbir zaman içine sindirememiş, hatta millici harekete karşı bolşeviklerden yardım istemiştir. lenin'e yazdığı mektupta şöyle dediği aktarılır: "hindistan'dan afrika'ya kadar islam dünyasında doğan her çocuk enver adını bilir. mustafa kemal de kim?"
mustafa kemal "kim" olduğunu öyle bir göstermiştir ki, enver çılgın iktidar hayallerinin peşinde orta asya'daki türkleri kızıl ordu'ya karşı ayaklandırmaya gitmiş ve oralarda at sırtında dövüşürken, macerası kanlı biten bir islam don kişot'u olarak noktalamıştır hayatını. hem de ünlü çizmeleri ve wilhelm bıyıkları bile kalmadan yadigar.
düşmanlık sadece devlet adamları arasında görülmez. sanatçı dünyası da kıskançlık sarmaşıklarının zehirlediği bir düşmanlık atmosferine bürünmüştür. en ünlü düşmanlık hikayelerinin başında mozart ile salieri ikilisi gelir. orta düzeyde bir müzisyen olan salieri, mozart gibi bir kuyrukluyıldızı çekememiş ve hem kendi ömrünü hem de genç mozart'ınkini bir karabasana çevirecek tutkulu, ateşli bir düşmanlık başlatmıştır. genç mozart öldüğü zaman, salieri tarafından zehirlendiğine inanılmıştır. hala da öyle bilinir.
st. petersburg'un karanlık labirentlerinden eşsiz kahramanlar yaratan, yeraltı tanrısı dostoyevski de iflah olmaz nefret ve düşmanlıkla dolu birisiydi. onun kendine bulduğu en büyük düşmanlar ise tolstoy ve turgenyev'di. tolstoy da, turgenyev de asildiler. paraları, çiftlikleri, köleleri, sadık ve güzel eşleri, dünyaya yayılmış ünleri vardı. ayrıca sağlıklı kişilerdi. zavallı dostoyevski ise çok yoksuldu. gençliğinde petraçevski grubu'na katıldığı için idama mahkum edilmiş, tam idam mangası önünde ölümü beklerken, yazgısı değiştirilip sibirya'ya yollanmıştı. 10 yıl kaldığı sibirya cehenneminden, yakasını ölene kadar bırakmayacak olan sara hastalığıyla dönecekti. bunlar yetmiyormuş gibi karısı da yaşamını cehenneme çevirmişti. romanları sevilmiyor, gençlerin saygısını kazanamıyordu.
işte bu hastalıklı dahi, bir gün turgenyev'in kapısını çaldı. uşak onu misafir salonuna aldı ve şaşırmış olan turgenyev çıkageldi. dostoyevski, "ben" dedi, "dokuz yaşında hasta bir kız çocuğunu banyo küvetinde iğfal ettim." şaşkınlıktan dili tutulan turgenyev güç bela: "iyi ama bunu niye bana anlatıyorsunuz?" diyebildi. odayı terk etmek üzere olan dostoyevski döndü ve "seni hiç adam yerine koymadığımı göstermek için" dedi. romanlarındaki derin ve karmaşık psikolojik yöntemlerle intikam almıştı düşmanından. kız çocuğu hikayesi ise bu intikam için uydurulmuştu.
bütün bu ünlü düşmanlık hikayelerinde garip olan, iki düşmanın bir çift oluşturmaları ve hep bir arada anılmalarıdır. artık mozart ismini salieri isminden sonsuza kadar kimse ayıramaz. belki de düşmanlık bağı en güçlü bağ.