allahın cezası bir yığın insan var ki, midelerinden başka bir şey düşünmüyorlar.
hayat, hep yana yana biten bir alevdir; ama her çocuk doğuşta yeniden tutuşur. hayat ölümden, umut da umutsuzluktan büyüktür.
biz en yüceyi gördüğümüz zaman ondan nefret ederiz; onu çarmıha gereriz, baldıran zehri içirerek öldürürüz, bir odun yığınının üstüne bağlar diri diri yakarız.
insanlar birbirlerini gittikçe daha büyük sayılarda öldürmenin yollarından başka bir şey öğrenmiyorlar.
azimli ve kararlı bir adam beş para etmez bir viskinin satışını yaparak, başak hasadını bir şekilde engelleyip kendi buğdayını üç dört katı yüksek fiyata satışa çıkararak veya insanların beynini yıkayan reklamlarla dolu ahmakça gazeteler ve dergiler yayımlayarak üç dört milyon kazanabilir ve köşeyi dönebilir. bütün bunlar olup biterken soylu yeteneklerini hayata geçirmenin peşinde koşan ya da insanlığın gelişimi için kendi hayatını tehlikeye atan insanlar bir kenarda fakirlik içinde sürünüyor olurlar.
en ani ölüm bile, imgelemin ve örneğin bin yıllık deneyimin şimşek gibi çalışmasıyla karşılaştırıldığında çok uzun bir süreçtir.
çocukluktan beri bize aşılanan şu yanılsamadan, tepemizdeki kurumların, tıpkı bizi saran hava gibi doğal olduğu yanılsamasından akıllarımızı temizlememiz gerekiyor. tepemizdeki kurumlar doğal değildir. küçük dünyamızda onlarla burun buruna yaşadığımızdan, ezeli ve ebedi oldukları düşüncesine kapılıyoruz. bu, tehlikeli bir hatadır.
insanlar, hatta en sevimlileri bile öyle kafasız, öyle beyinsiz budalalar ki..
evlilik kesinliği olan şeylerden değildir. kesinlik diye bir şey var mı zaten? her şey göçüp gider, her şey kırılır, her şeyden bıkarız. evlilikler de buna dahildir.
evli kişilerin, kendileri için dünyada yalnız bir erkek ya da yalnız bir kadın varmış gibi numara yaparak evlilik ilişkilerini koparana kadar zorlamaları öyle acıklı ki, ağlamamak için ister istemez gülüyoruz buna.
her erkek sevdiği şeyi öldürür. kadın dediğin de budur zaten: en iyi kemiği kapmak için birbirleriyle dalaşan köpekler.
kendilerini lider diye öne süren adamlar -grevleri örgütleyen, oy simsarlığına çıkıp seçim kazananlar- hep haindirler; hepsi de fırsatçıdır onların. başarısız denilen adamlar, sosyalist hareketin şehitleri -halk için herkese karşı çıkanlar- işte onlar var ya, onlar.. gerçek adamlar onlardır; halkın davasına kendilerini gerçekten adamış olanlar, devrimin yüzünü ağartanlar onlardır.