ece temelkuran
türk olmak yorucu bir şeydir. her gün kendimizi ayakta tutmaya çalışırız. üç darbe, siyasal islam, kürt sorunu, ekonomik krizler, kadın-erkek eşitsizliği, "jeopolitik konumumuzdan kaynaklanan özel durumumuz" yüzünden sürekli tehdit altında hissetmeyi öğreten bir dış politika, ülkemizin benzersiz olduğu için açıklanamaz olduğu sanrısı, dünya üzerindeki trajikomik yalnızlığımız, her uluslararası futbol karşılaşmasında viyana kapılarına yeniden dayanıyormuşuz milli hissi, turist kızları kendilerine aşık ettiklerinde kendilerini fetihçi osmanlı kahramanı gibi hisseden türk erkekleri ve her müslüman olup türk vatandaşlığına geçen hristiyan'ı hayret ve tebrikle manşetlere çıkaran ucuz gazeteler..
üç tarafı denizle, beş tarafı kederle çevrilidir bu toprağın. belki gidenler kalanlardan kalabalıktır; muhakkak ölenler, yaşayanlardan.. çünkü en yakınımızdakileri uzaklara itmek üzerinedir yan yana yaşama geleneğimiz. biz, her gece ışıklarını gördüklerimize bir kere bile bakmamaya alışmışız. en yakınımızdakilerdir bizim en uzak komşularımız.
hepimize, bütün dünya çocuklarına nereye, hangi acıya ait olduklarına dair bir hikaye öğretilir.
"yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim." (rakel dink)
en sert olanları, en sekter olanları kimse öldürmez. onlar karşılıklı bir oyunun parçasıdır. öldürülenler, bu oyunun parçası olmak istemeyenlerdir. onlar oyunun varlığına, dolayısıyla kavga eden tarafların varlığına karşı bir tehdittir. bu yüzdendir ki hep onlar kurban seçilirler.
her siyasi suikast, hedef aldığı insanla birlikte onun temsil ettiklerini de öldürür. musa anter ölür, kürt meselesinin çözümünde bir dil yok olur. uğur mumcu vurulur, devlet-siyaset-mafya üçgenindeki karanlık ilişkileri araştıran gazetecilik biter. ve başkaları, sonra başkaları.. sonunda hrant ölür ve türkiye tarihini sorgulamak için aralanan kapı kapanır.
senin yasını tuttuğun katliam, benim ülkemde vahşetin sıradanlaşması tarihinin başlangıcıdır. 1915 yazı, evet kardeşim, ülkemde ölümü sessizlikle örtmenin ilk hasatıdır.