6.11.2014

yazı üzerine çeşitlemeler

roland barthes

kitap anlamı yaratır, anlam da yaşamı.

okumanın verdiği hazları -ya da haz alan okurları, türlerine göre ayırmayı hayal edebiliriz; bu ayrım toplumbilimsel olmayacaktır; çünkü haz ne ürünün ne de üretimin bir parçasıdır; ancak psikanalitik olabilir, okumadaki nevrozla metnin sanrılı biçimi arasındaki bağlantıyı devreye sokar. 

fetişist okur parçalanmış metne, alıntıların, kalıplaşmış sözlerin, harflerin bölünmüşlüğüne, sözcüklerin verdiği hazza bağlanacaktır. saplantılı okur edebiyattan, ayrılmış ikincil dillerden, üst-dillerden hoşlanacaktır. paranoyak okur düzenci metinler tüketecek ya da üretecektir; akılyürütmeler biçiminde geliştirilmiş hikayeler, oyun gibi kurulmuş yapılar, gizli engeller. histerik okur da -saplantılı okurun tam karşıtı olarak- metni nakit para olarak gören okur olacaktır; dilin hiçbir temeli, hiçbir gerçekliği olmayan komedisine girecektir, eleştirel bir bakışa sahip bir özne olmayacaktır hiçbir zaman ve metnin başından sonuna doğru atlayacaktır.

edebiyat deyince aklıma bir dizi yapıt ya da yapıtlar bütünü gelmiyor; hatta bir ticaret ya da eğitim alanı da gelmiyor; edebiyat deyince bir uygulamanın, yazma eyleminin izlerinden oluşan karmaşık grafiği düşünüyorum.

julia kristeva: her tür ideolojik etkinlik, kompozisyonu tamamlanmış sözceler biçiminde ortaya koyar kendini.

duvar, en basit, en bayağı görünümüyle bile -hatta belki özellikle bu görünümüyle- tarih öncesi sanatı taşıyan taştır, heykeltıraşın alçak baskısıdır, camcının vitrayıdır, ressamın tuvalidir, yazarın kağıdıdır, sinemacının ekranıdır ve düşlerimizin çizildiği beynimizin iç çeperleri gibi, karalamaları taşıyan yüzey gibi duvar da, pano da kazıyan, bölen, düz malzemenin üzerine anlamlı bir oyuk açan hareketi taşırlar. üzerine yazı yazılan bir nesne olan duvar aracılığıyla dilin ucuna ulaşılır böylece.

duvar, herkesin bildiği gibi, yazıya bir davettir. kentlerde, grafitisiz bir tek duvar bulunmaz. sanki yüzeyin kendisi, bir yazma enerjisi taşıyor gibidir. duvara yazan "hiç kimse"dir ve bu yazılanları "herkes" okur. bu nedenle duvar, simgesel olarak, modern yazının yerleştiği uzamdır.

küçük harfler, büyük harflerden doğmuştur, tersi sözkonusu değildir. küçük harf, büyük harfin işlek yazım nedeniyle biçim değiştirmiş halidir.

hiçbir yanılsama bilinçli olarak gerçekleştirilemez.

romalılarda yazı, kölelerin uğraştığı bir işti; özgür bir insan yazı yazmazdı, bir köleye yazdırırdı ya da en azından -cicero örneğinden biliyoruz- aceleyle elinden çıkardığı müsveddeleri kölesine verip temize çektirirdi. bugün bile hala, daktilo, sınıf belirten bir araçtır, güç gösteren bir uygulamayla bağlantılıdır. bu uygulama bir sekreterin varlığını öngörür; antik dönemlerdeki kölenin modern uzantısıdır sekreter. sekreterin kendisi, daktiloyla bütünleşmiş bedeni, patronun takma elidir, kolsuz korsanların çengeliyle eşdeğerlidir.

hobbes: hayatımdaki tek tutku, korku olmuştur.