pierre-joseph proudhon
mülkiyet hırsızlıktır.
hakikat şüphededir, en iyi tanım hiçbir şeyi tanımlamayandır.
pierre charon: her haberi düşünmeden benimseyenler, derleyip toplayanlar, her söylentiyi hak belleyenler, bir yenilik rüzgarı ya da çanıyla, havuzun sesine üşüşen sinekler gibi bir araya toplanıverirler.
"düşmana karşı hak aramanın sonu yoktur."
en yanlış yargılar bile daima bazı doğru çıkarımlara yetebilecek oranda bir gerçeklik barındırırlar.
nasıl ki yolcu, üzerinden geçtiği yolu sahiplenmiyorsa, işçi de ektiği tarlayı sahiplenmez.
açtığım, ektiğim, üzerine evimi bina ettiğim, beni, ailemi ve sürümü doyuran tarla üzerinde önce ihraz eden [kazanan] vasfıyla, çalışan vasfıyla, bana payımı bahşeden toplumsal sözleşmeye binaen zilyet [hakim] olabilirim. fakat bu vasıflardan hiçbiri bana mutlak mülkiyet hakkı vermez. çünkü ihraz hakkına başvursam, toplum bana "ben senden önce ihraz ettim" diyebilir; tarla üzerindeki emeğimi öne sürsem, "sadece bu şartla zilyet olabilirsin" diyecektir; sözleşmeden bahsedecek olsam, "o sözleşmeler sana sadece kullanma hakkını veriyor" diyecektir.
j.j. rousseau: her gün gördüğümüz şeyi gözlemleyebilmek için enikonu felsefeye dalmak gerekir.
mülkiyet insanı kısırlaştırır, sonra da onu kuru bir odun ve meyvesiz bir ağaç olmakla suçlar.
yanlışların ve suçların yeni yanlışlara ve suçlara yol açması gibi hakikatler de yeni hakikatleri doğururlar.
jeam de rond d'alembert: hayatın sıradan gerçeklerine dikkat çekilmediği sürece insanlar bu gerçeklere karşı duyarsızdır.