jorge semprun
bilgeliğin doruğu, peşlerinden koşarken gözden kaybetmeyecek kadar büyük düşlere sahip olmaktır.
insanın edepli, masum ve onurlu bir tavır içinde olabildiği yegane barınaklar ana bağrı ve tabuttur; onların dışında her şey edepsizcedir. edepsizliğin daniskası, hayatın edepsizliğini çoğaltıp yücelttiği için kuşkusuz edebiyattır.
hayatın her türlüsü, özellikle evlilik hayatı, edebiyat için zararlıdır.
insan şiddetli ve gelip geçici bir duygudur yalnızca. gelip geçici ama öylesine şiddetli bir duygu ki her şeye damgasını vurur.
hep böyle olur: insan her zaman bir alanı kat eder; bir sokağı, bir salonu, bir sanat galerisini, bir ormanı, bir okyanusu; genç kadınlara gidebilmek için hayatı kat eder. genç kadınlara doğru hep aynı şekilde yürünür; aynı umutla, aynı kaygıyla, aynı sonsuzluk ihtiyacıyla.
tilki bir sürü ufak tefek şey bilir, kirpininse tek bir bildiği vardır; ama büyük bir şeydir.
hikaye nedir? hikaye kalan izlerdir; kapanmış yara izleri, anılar, davranışlar, çılgın gülüşler, sevecenlik, şiddet, bir tören, belki de aynı zamanda sıradanlık. hikaye; sürmekte olan şimdiki zaman, bıkıp usanmadan kendine anılar oluşturan, tasarılar kuran bir şeydir.
bir erkekten her şey beklenir, dünyanın en akıllı insanı olsa bile.
her anlatı eksiktir, sessizlikler her yerde eksik kalır. bir anlatı fazla yoğun, fazla bağdaşık, yekpare olduğunda eksiktir. çünkü sessizliğin gözeneklerine, soluğuna sahip değildir. sessizliğin musikisi anlatının kendisinden kaynaklanmaz. yalnızca duyarlı bir okur onu yapıta katabilir; yine de yazarın bu olasılığa gönderme yapması gerekir.
kadınlar vardır, insanda onları alt etme ve onlara sahip olma arzusu uyandırırlar.