amin maalouf
dünün dünyasının silinip gitmesi eşyanın tabiatına uygundur. ona karşı bir hasret duyulması da öyle. insan geçmişin yok olması karşısında kolay avunur; asıl kaldırılamayan, geleceğin yok olmasıdır. yokluğu beni üzen ve aklımdan hiç çıkmayan ülke, gençliğimde tanıdığım değil, gençliğimde hayalini kurduğum ve asla güneşin altında yerini alamayan ülkedir.
önce ülken sana karşı belli taahhütleri yerine getirecek. orada tüm haklara sahip bir yurttaş olarak görüleceksin; baskıya, ayrımcılığa, hak etmediğin mahrumiyetlere maruz kalmayacaksın. ülken ve yöneticileri sana bunları sağlamak zorunda; yoksa sen de onlara hiçbir şey borçlu olmazsın. ne toprağa bağlılık ne bayrağa saygı. başın dik yaşayabildiğin ülkeye her şeyini verirsin, her şeyi; hatta hayatını bile; ama başın yerde yaşamak zorunda kaldığın ülkeye hiçbir şey vermezsin. ister doğduğun ülke, ister seni kabul eden ülke söz konusu olsun. yüce gönüllülük yüce gönüllülüğü, umursamazlık umursamazlığı ve aşağılama da aşağılamayı doğurur. özgür varlıkların anayasası böyledir.