david b. resnik
bilimin tarihini, kültürel ve toplumsal incelemelerini yapan pek çok yazar, bilimin objektif bilgiye ulaşma çabası olmadığını savunmaktadır. bu yazarlara göre, bilgi belirli bir dünya görüşüne, belirli varsayımlara, belirli toplumsal ve politik çıkarlara göre değişir.
etiğe aykırı tavırlar veya suistimaller, bir toplum standartlar hakkında açık bir uzlaşma içinde olduğunda fakat toplumun üyeleri bu standartlara göre yaşamayı başaramadığında ortaya çıkar. etik bir sorun, toplumun standartlar konusunda açık bir uzlaşma içinde olmadığı durumdur.
bilim insanları, başkalarının fikirlerini kopyalama veya araştırmalarda sahtekarlık yapmanın bilim etiğine aykırı tavırlar olduğunu zaten bilirler; bunu öğrenmek için felsefi veya etik tartışmalara girmeye gerek duymazlar. böylece, bilim, insan varoluşunun diğer alanlarını kuşatan belirsizliklerden ve etik sorunlardan korunaklı bir tarafsızlık mabedi olur.
bilim, etik konulara ve karşıt fikirlere açıktır; çünkü bilim, daha geniş sosyopolitik uzantıları olan uzlaştırmacı bir faaliyettir.
bilim insanlarının eleştirel ve dikkatli oldukları düşünülse de, onlar, tıpkı diğer insanlar gibi, genellikle görmek istediklerini görürler. kendini kandıran bir bilim adamı, bir deneyin hipotezini kanıtladığına içtenlikle inanabilir.
insanlar üzerindeki bütün deneylerin içinde, kişileri koruma ve toplum için iyi sonuçlar elde etme arasındaki çelişkiyi barındıran bir gerilim vardır.
ironi, gerçeği ortaya koymak için genellikle en iyi yoldur.
gözlemci etkisi, bir şeyi gözlemleme arzusunun kişinin orada olmayan bir şeyi "gözlemesine" izin vermesiyle ortaya çıkar.
taraflı araştırmanın çarpıcı bir örneği, 1800'lü yıllardaki kafatası ölçme geleneğidir: kranyologlar, insan kafatası ölçüsünün ve şeklinin kişilik özelliklerini ve zekayı belirlediğine inandılar: maymun kafasına benzeyen kafaları olan ya da küçük kafataslı insanların zekalarının yüksek olmadığına inanıyorlardı. bu yanlış tahmin, bütün bir kranyoloji geleneğini geçersiz kılmıştır.
bir enformasyonu gizli tutmanın en iyi yolu, onu yok etmektir.
bilim-medya etkileşimi dikkate alınırsa, insanlara bilgi sunmanın birkaç türünden söz edilebilir:
1. güçlü ataerkillik: bilgiyi halka yarar sağlamak ve zararları önlemek için kullanmak.
2. zayıf ataerkillik: bilgiyi sadece zararları önlemek için kullanmak.
3. özgürlük: rasyonel bireylerin kendi kararlarını vermeleri için bilgiyi bozmadan sunmak.
"psikolojik patoloji" teorisine göre, etiğe aykırı davranışlar gösteren bilim insanlarının mutlaka ruhsal sorunları vardır; çünkü bilim insanının sahtekarlık, fikir hırsızlığı gibi etik suistimallerden zarar görmeden kurtulacağını düşünmesi için ancak çılgın olması gerekir. bilimde suçlar gizli kalmaz; çünkü bilim metodolojisi, bilim danışmanlığı sistemi ve bilimsel araştırmaların toplumsal doğası, bilim etiğinin kurallarını çiğneyen bilim insanlarını yakalamaya yarayan birer mekanizma görevi görürler.
aldatma, dürüstlüğe oranla daha karlıysa, o zaman neden dürüst olalım ki?