marcel proust
bazı esprili, şefkatli, doğal bir seçkinliğe sahip; ama alenen hiçbir ahlaksızlıkta bulunmasalar ve tek bir ahlaksızlıklarından söz edilemese bile her türlü ahlaksızlığa yatkın insanlarla hayat tuhaf şekilde kolay ve hoştur. esnek, esrarengiz bir yanları vardır. ayrıca sapıklıkları, gece bahçelerde gezinmek gibi, en masum eylemlerine bile bir çeşni katar.
kadınlar güzelliği anlamadan gerçekleştirirler.
aşırılık kendi başına zengin bir mizacın kanıtıdır.
duyuların arzuları bizi şuraya buraya sürükler; ama sonra ne kalır elimizde? vicdan azabıyla zihinsel israf. neşe içinde çıkar, çoğu kez üzgün döneriz, gecenin hazları sabahı kedere boğar. aynı şekilde duyuların mutluluğu da önce hoşa gider; ama sonunda incitir ve öldürür.
bacağı kesilmiş bir adam hayatı boyunca eksik uzvunda bir ağrı hisseder.
bugünün paradoksları yarının ön yargılarıdır.
kimi hatıralarımız vardır ki hafızamızın hollanda resim sanatına benzer; bu tür resimlerinde figürler genellikle yoksul kesimden kişilerdir; hayatlarının basit bir anında yakalanmışlardır; önemli bir olay yoktur, bazen hiçbir olay yoktur, dekor olağanüstü ve görkemli unsurlardan yoksundur. tablonun hoşluğu kişilerin doğallığından, sahnenin masumiyetinden kaynaklanır; mesafenin resimle aramıza soktuğu yumuşak ışık onu güzellikle sarmalar.
insan asla yalnız kalmamalı; yalnızlık hüzün üretir.
seven kişi için yokluk varlıkların en kesin, en etkili, en canlı, en sağlam, en sadık olanı değil midir?