stefan zweig
dostlarına teşekkürü, onları sevindirecek bir davranışı, bir gün; hatta bir saat bile ertelememelisin.
dünyadaki bireyselliği kurtarmak olanak dışı; insan sadece kendi bireyselliğini kurtarabilir. düşünen insan için en büyük başarı her zaman özgürlüktür. kişinin özgürlüğü, düşüncelerin özgürlüğü. ve bu bizim görevimizdir; ötekiler kendilerini bilinçli bağımlı yaparken bizlerin her geçen gün daha çok özgür olmasıdır. onlar gittikçe daha çok tekdüze, tek yönlü şeylere ilgi duyar, makineleşirken bizler değişik ilgilerimizi düşüncenin her yönüne yaymalıyız.
dostoyevski: insanın yaptığı yanlışlardan en büyüğü, başkaları karşısında gülünç olmaktan korkmasıdır.
kişi sadece ve sadece kafasından geçenlerin peşinden gittiği, yaşamından bir inanç, inancından bir yaşam yaptığı sürece etkili olabilir.
günümüzün iki kutuplu dünyasında insanın en yakın komşusu duygularıdır. olanları hiçbir zaman, bir an bile unutmak istemezsek, üzerinde yaşadığımız dünyaya dürüst davranmış oluruz. işte o zaman daha iyi anlarız her şeyi. ve biz unutmak istemiyoruz, ne iyiyi ne de kötüyü. ancak böyle yaparsak anlatabiliriz başkalarına dünyanın yücelerini ve alçaklarını, söz edebiliriz gerçeklerden. şimdi yaptıkları gibi insanların gözünü boyamadan.
bizler unutma makineleriyiz. insan öyle bir yaratık ki, biraz düşünür, çok unutur.
biz insanlar böyleyizdir: dünyada olup biten bütün kötülüklerden haberimiz vardır. her sabah gazeteler yüzümüze savaşları, cinayetleri ve kötülükleri haykırır; politikanın çılgınlıkları beynimizi doldurur. geri planda, sessiz ve huzur içinde olup biten şeylerden ise pek haberimiz olmaz.
goethe: coşku, uzun yıllar dayanması için ringa balığı gibi salamura yapılamaz.
yeryüzünde bütün hareketlerin kaynağı insan bilincinin iki buluşudur. mekanda hareket, tekerleğin bulunmasıyla; düşündeki hareket de yazının bulunmasıyla gerçekleşmiştir.
beethoven, çalışmalarını yazı masasında değil, gezinirken, yolda yürürken, hareket ederken yapardı. viyana çevresindeki köylüler şapkasız, nefes nefese yürüyen bu ufak tefek adamı elinde bir kağıt parçasıyla sık sık tarlalarda dolaşırken görürlerdi. onu bir kaçık sanırlar, ona "salak" derlerdi. çünkü beethoven başı önünde, bir şeyler mırıldanarak, homurdanarak, bağırarak, şarkı söyleyerek, ellerini kollarını havada sallayarak yürürdü. sonra aniden durur, cebinden küçük bir defter çıkarıp içinden bir sayfayı hızla koparır ve elindeki kurşunla birkaç nota karalardı. alelacele yazılmış bu şeyler o anda ilk akla gelenler, ilk esinlerdi.