açlığın
çıplaklığın acısı mı genişliyor
dalları
meyveye çağıran rüzgar mı
dalgın bir kuşun ötüşünden
sevdiğinin kalbine düşen aşık mı
yağmuru emen toprak mı derinleşiyor
yas mı tutmalıyım onurlu ölüme
halkın gözlerini dolduran çizgilere
umudu mu çağırmalıyım
ah, gidiyor işte, gidiyor göz göre göre
sıcak titreyişi varlığını hayata adamışların
gidiyor
öfkenin haykırışları
yasalarıyla gidiyor kahredişin
zulmün ve iğrençliğin buyruklarıyla gidiyor
toprağa düşen bakımsız yapraklar gibi değil
azarlanmış çocukların kederiyle değil
doğuşun ve sevmenin feryadıyla gidiyor
ölümü donatan arkadaşlarım
ah, gidiyor işte, gidiyor göz göre göre
durutarak gündüzleri geceleri
durutarak adanmışlığı, mertliği yüceliği
damıtıp sevdalarına
nefesi toprağa aşılamaya gidiyor arkadaşlarım
bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar
özgürlüğün borcu mu ödeniyor
yaralar mı açılıyor yoksulluğa
ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor
ah, gidiyor işte, gidiyor göz göre göre
birer rüzgar uğultusu bırakarak yanan ateşe