1.06.2015

eternal sunshine of the spotless mind

michel gondry

sevgililer günü, posta kartı şirketleri tarafından, insanlar kendilerini kötü hissetsinler diye bulunmuş bir gündür.

kumu fazla abartıyorlar. altı üstü küçücük taşlar işte.

neden bana azıcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum?

ben hep hayatımı tam olarak yaşayamadığımı düşünüp kaygılanırım. her imkanı değerlendirmek isterim, hiçbir an'ı boşa harcamak istemem.

her hatıramızın duygusal bir özü vardır. ve o özü yok ettiğinizde hatıra bozulmaya başlar.

bir kızın beni çekici bulması garip mi?

sürekli konuşmak iletişim kurmak demek değildir.

19 kasım 2003. yine kangs'de yemek yiyoruz. biz de o restoranlarda acıdığımız çiftlerden miyiz? yemek yiyen ölüler miyiz? insanların hakkında böyle düşündüğü çiftlerden olma fikrine katlanamıyorum.

bir bebeğe baktığında o kadar saf, özgür ve temizdir ki. büyüklerse böyle, bir üzüntü ve korku yığını oluyorlar. 

bence insanlar çocukların ne kadar yalnız olduğunu anlamıyorlar. sanki hiçbir önemin yokmuş gibi.

sanki onu değiştirebilirsem ben de değişecekmişim gibi.

kaçabilirsin ama saklanamazsın.

ne mutludur
suçsuz bakirenin dostları
unutulan dünyadan
dünya unuturken
lekesiz zihnin sonsuz ışığını
her dua kabul olunmuş
ve her istek bırakılmış (alexander pope)

bak, sana başından söyleyeyim, ben iyi bakım gerektiririm. evlilik ya da her neyse. onun etrafında gezinemem. benimle olmak istiyorsan, benimle olursun. birçok erkek benim bir kavram olduğumu veya onları bütünlediğimi ya da onlara yaşadıklarını hissettireceğimi düşünürler. ama ben huzur arayan kafası karışık bir kızım.

bence clementine'ın aslında baştan çıkaran yönü, kişiliğinin sizi sıradanlıktan kurtaracakmış gibi görünüyor olması. sizi heyecanlı şeylerin olacağı bir dünyaya götürecek bir meteor gibi. ama aslında öğrendiğiniz şey bunun süslenmiş bir oyun olduğu. bariz bir şekilde göze batan. ama ayrıca baştan çıkaran.

tamamen bir yabancı olduğunu fark edene kadar birisiyle zaman geçirmek ne kadar da acı.