platon
neden çoğunluğun görüşüne bu kadar önem verelim?
insan bir defa gözden düşmeyegörsün, çoğunluk ona öyle böyle değil, en büyük kötülükleri yapmaktan çekinmez.
keşke kriton çoğunluğun elinden en büyük kötülükleri etmek gelseydi; o zaman en büyük iyilikleri de edebilirdi: ne iyi olurdu! oysa ikisi de elinde değil; çünkü onun demesiyle bir insan ne akıllı olur ne de budala, çoğunluk rastgele davranır. çoğunluğun değil, o bir tek kişinin yergilerinden çekinmek, övgülerini ise sevinçle karşılamak gerekir.
mahkeme kararlarının güçsüz kaldığı, olur olmaz kişiler tarafından etkisiz bırakılıp bozulduğu bir devlet yine de varlığını sürdürebilir, ayakta kalabilir mi? kim yasalarını beğenmediği bir devlete bağlanabilir?
i.ö. v. yüzyıl atina'sı içinde bulunduğu siyasal koşullarda henüz sokrates'in ortaya koyduğu gerçeklere tahammül edecek olgunlukta değildi. atina'nın kendine göre gerçekleri vardı. bunlar da birtakım kurumlarca saptanmıştı. din, yasalar, ahlak kuramları, toplumsal ilişkiler belli birtakım değer ölçüleri içinde sürüp gidiyordu.
bu değer ölçülerinin değişmesi her toplumda olduğu gibi atina'da da tepkiyle karşılandı. sokrates'in inançları o güne kadar toplumu yaşatmış olan değerlerin doğruluğuna inanan, buna hizmet eden, başka bir gerçek aramak gereğini duymayan atinalıyı şaşırtıyordu.
"atinalılar her yıl baharda apollon onuruna kutlanan bayramlara gemiyle bir theoria, yani bir elçi heyeti gönderirlerdi; geminin gidiş ve geliş süresi içinde ölüm cezalarının infazı bir yasa tarafından yasaklanmıştı. sokrates geminin limandan ayrılmasından bir gün sonra mahkum olmuştu ve gemi limana biraz gecikmeyle döndüğü için sokrates'in hapishanede bulunma süresi otuz günü bulmuştu."