ülkü tamer
baba gündüz (kılıç), çocukluğumun, ilk gençliğimin unutulmaz futbolcusuydu. daha sonra antrenörlüğünde de aynı başarıyı gösterdi. şimdilerde "teknik direktör" deniyor; herhalde küçümsendiğinden, "antrenör" sözü pek kullanılmıyor.
seyircilerin küfürlerinden yakınırdı baba gündüz. bir arkadaşının küçük oğluyla maç dinliyormuş radyoda. seyircilerin ünlü "terane"si başlamış.
çocuk, "gündüz amca, seyirciler ne diyorlar?" diye sormuş.
baba gündüz, "hakemin yönetimini beğenmiyorlar, yavrum." demiş. "onu ilme davet ediyorlar. 'ilme hakem!' diye bağırıyorlar."
2.
günün birinde, yine maç kuyruğunda beklerken, yanı başımdaki köftecinin sızlanmalarını duydum. adam, bir yandan köfte tezgahının başında müşterilerine "hizmet veriyor", bir yandan yakınıyordu:
"yahu, bir sandviççi geçmeyecek mi? açlıktan öldüm."
dayanamadım. köfteleri gösterdim:
"yesene kendi köftenden."
kulağıma eğilerek fısıldadı:
"yaramaz, ağabey.."
3.
hadi adını vermeyeyim, televizyonda bir spiker maç anlatıyor. biz de seyrediyoruz. bir şut atıldı. aut. ama spiker başladı bağırmaya:
"gooool!.. gooool!.."
ne golü? top auta çıkmadı mı?
spiker hala yırtınıyor:
"goooool!"
biz mi yanlış gördük yoksa?"
kaleci topu aldı. aut vuruşunu yapmak üzere geriledi. bir an sessizlik. sonra spikerin sesini duyduk yine:
"evet, sayın seyirciler, sizler gibi biz de yanıldık!"
autu aut olarak gören bizleri işin içine niye karıştırmıştı acaba?