13.09.2018

on bir dakika

paulo coelho

hatalar, ilerlemenin bir yoludur.

filmler, sonradan olup bitenleri anlatmaz hiç. gerçek hayat başlamadan biter onlar.

hayal kurmak, tasarladıklarımızı hayata geçirmek zorunda olmadığımız sürece son derece rahatlatıcıdır. hayaller sayesinde zor anları atlatır, tehlikeleri tanır, yaşlandığımız zaman da başkalarını -özellikle ailemizi, eşimizi, çocuklarımızı- düşündüklerimizi gerçekleştirmemize fırsat bırakmadıkları için suçlayabiliriz.

inciller ve bütün kutsal metinler sürgünde kağıda dökülmüştür.

deneyimli gözler, aradıklarını daima bulurlar.

hayat doludizgin ilerliyor. bizi cennetten cehenneme taşıyor ve bu, birkaç saniyenin içinde olup bitiyor.

özgürlüğü gerçekten yaşamak budur: dünyanın en önemli şeyini elinde tutmak; ama ona sahip olmamak.

kırıp dökme tutkusu, bir çocuğun dünyayı kavrayışının ayrılmaz bir parçasıdır.

kişiyi cennet katına çıkartacak hiçbir yaratıcılık yoktur.

dünya böyledir: insanlar bilmedikleri yokmuş gibi konuşur; oysa onlara soru sormaya cesaret ettiğinizde gayet bilgisiz olduklarını görürsünüz.

kimse kendisi aşağılanmadan aşağılamayı öğrenemez.

insan ancak kendi sınırlarına dokunduğu zaman kendini gerçekten tanırmış.

öğretmen, öğrencisinin bir keşifte bulunmasını sağladığında, kendi de bir keşifte bulunmuş olur.

cennetten kovulduğumuzdan beri, ya acı çekiyoruz ya da acı veriyor, başkalarının acısını seyrediyoruz. buna karşı elimizden hiçbir şey gelmez.

insanoğlu, ancak kendi sınırlarına ulaştığında tanıyabilir kendini.

"kendisine az bağışlanan, az sever." (luka)

insanız biz, suçluluk duygusuyla doğarız, mutluluğun gerçekleşmesi ihtimali bizi korkutur. ölürken başkalarını cezalandırma isteğiyle doluyuzdur; çünkü kendimizi daima güçsüz, haksızlığa uğramış, mutsuz hissederiz. 

hayat, bu kadar kötü yaşama lüksünü kendime sunamayacağım kadar kısa.