marquis de sade
çok erken yaşta aştım din safsatasını.
inanç gerçek bir ruh hastalığıdır, ne kadar çabalarsak çabalayalım asla düzelmez; bazılarının kötülüklere sükunetle katlanmalarını sağlayacak safsatalar sunar.
tüm kaltaklar böyle der, onlara kalsa hepsi bakiredir.
bir erkeğin bu dünyada gerçekten mutlu olabilmesi için yalnızca bütün kötülüklere tamamen teslim olması değil, aynı zamanda da asla iyilik yapmaması gerekir.
kötülüğe biraz bulaşıp da cinayetin duygular üzerindeki imparatorluğunu ve boşalmayı nasıl şehvetli hale getirdiğini bilmeyen hovarda yoktur.
sefalete duyulan her türlü merhamet doğanın düzenine karşı işlenmiş hakiki bir suçtur.
güzellik basit bir şeydir; olağandışı olan çirkinliktir ve tüm ateşli hayal güçleri, şehvet oyunlarında, şüphesiz olağandışı olanı seçerler. güzellik, tazelik, basitlik asla çarpıcı olamaz; çirkinlik, çürümüşlük çok daha sert bir darbe yaratır, çok daha güçlü sarsar, buna göre tahrik de çok daha canlı olur.
bir kadının başına gelebilecek en güzel şey, genç ölmektir.
bu, altı yüz değişik lezzetin beğenine sunulduğu muhteşem bir yemeğin öyküsüdür. hepsini yer misin? şüphesiz hayır; ama bu büyüleyici sayı seçim olasılıklarını genişletir ve bu artıştan memnun halde, sana ziyafet çeken ev sahibini çekiştirmeye kalkışmazsın. burada da olay aynı: seç ve gerisini boşver; geri kalanı yalnızca senin hoşuna gitmediği için karalama. başkalarının hoşuna gidebileceğini düşün ve filozof ol.
mutluluk hazda değil istekte, bu isteğe karşı çıkan engelleri aşmaktadır.
bu, hasta olmadan sağlığın kıymetini anlamayan adamın öyküsüdür. benim haz aldıklarımdan haz alamayan ve acı çeken birini görmekten dolayı şunları söyleyebilmenin hazzını alır insan: ben ondan daha mutluyum. insanların eşit olduğu ve bu ayrımların olmadığı yerlerde mutluluk olmayacaktır.
memelerin gerçekte kıç silmekten başka ne işe yarayabileceğini hiç anlamamışımdır.
hırsızlık yaparken, adam öldürürken, bir yeri kundaklarken organımın sertleştiğini gördüm ve bizi harekete geçirenin şehvet nesnesi değil, kötülük olduğundan eminim; sonuç olarak yalnızca kötülük sayesinde istek duyuyoruz, nesnesi sayesinde değil; eğer bu nesne kötülük yapma olanağımızı yok etseydi onun için istek duymazdık.
birine yapmamız gereken iyiliği yapmadığımızda, kötülük yapmış olmanın haince şehvetini yaşarız.
bayağılaşma, bazı ruhların en yaygın hazzıdır; hiçbir şeye yüzü kızarmayan adamın ne kadar ileri gidebileceğini bilmek olanaksızdır.
ne çocukları ne de hamile kadınları seven bir adam asılması gereken bir canavardır.