felaketin devası kederde barınmaz
ah şu sahtekarlık, ne namuslu görünür dışardan!
dış görünüş bazen hiç de yansıtmaz gerçeği
oysa dünya hep gösterişe kanmıştır
adaleti alalım: duruşma sırasında
şöyle zarif sözlerle terbiye edilip sunulsa
gizlenmeyecek kötülük, örtülemeyecek yolsuzluk var mı
dinde her zaman ortaya çıkan yanlış görüşleri
saçmalıkları düşünün
bunların içinde bir tane var mı ki
bilgiç'in biri çıkıp da
kutsal kitapların birinde ona dayanak bulmasın
allı pullu sözlerle akla yakın göstermesin
ne denli katıksız olursa olsun
dışardan bakıldığında iyi yanı bulunmayacak
kötülük yoktur yeryüzünde
süs dediğin
tehlike dolu denizin aldatıcı kıyısıdır
hintli güzelin yüzündeki göz alıcı tül peçedir
en akıllı insanları bile tuzağa düşürmek için
yalan dolanla dolu şu devrin büründüğü
doğruluk kisvesidir
adalet uygulanacak olsa
hiçbirimiz kurtulamazdık
tahtında oturan hükümdara
tacından daha çok yaraşır merhamet
insanlar her şeyi
yakalamaktan çok, kovalamaktan zevk alırlar
bazı insanlar vardır, suratlarına
durgun suların yüzünde olduğu gibi
bir tür örtü takınırlar
inatçı bir suskunluk örtüsü
böyle yapmakla sanırlar ki, başkalarına
akıllı, ciddi, keskin zekalı görünecekler
şu şöhret denen minik balık için
melankoli yemiyle avlanmaktan vazgeç
bolluk içinde yüzüp tıkananlar da
darlık çekip aç kalanlar kadar hasta olabiliyor
o halde, ara yerde olabilmek az mutluluk sayılmaz
aşırılık saçları vaktinden önce ağartır
ama kararı kaçırmayanın ömrü uzun olur
eğer iyi olanı yapmak, bilmek kadar kolay olsaydı
köy kilisesi katedrale
yoksulun kulübesi de kral sarayına dönerdi
ben papaz diye, kendi öğüdünü dinleyene derim
yirmi kişiye birden kolayca davranış dersi verirdim; ama
o dersi alacak yirmi kişiden biri olmaya gelince iş değişir
insanın beyni, kanını dizginleyecek yasalar koyabilir
ama kızışmış tutkular soğuk kuralların üstünden atlayıp geçecektir
gençlik çılgınlığı da böyle bir tavşandır işte
topal nasihatin ağının üstünden atlayıverir
eğer insan çalmıyorsa kazanç mubahtır
ziyafete otururken sahip olduğu iştah
ziyafet sonunda kimde kalır
hangi at, o zorla öğrendiği adımları, daha sonra
ilk günlerin tükenmez şevkiyle atar
yaldızlı mezar görünce gözün kamaşır
bilmezsin ki içinde kurtlar kaynaşır
ne demişler: işini sağlam bırakan sağlam bulur
ah keşke mal mülk, unvan, mevki gibi şeyler
yalan dolanla, yolsuzlukla kazanılmasa da
o yüce onuru taşıma hakkı
erdemli kişinin olsa yalnızca
buyruk veren kaç kişi buyruk alırdı
gerçek onur tohumu seçilip ayıklansa
kimbilir içinden kaç kaba köylü çıkardı
zamanın sapı samanı arasından
kimbilir ne kadar onur toplanır
ve ışıldamaya başlardı
kimi insan hep gölgeleri kucaklar durur
sonunda mutluluğun gölgesini bulur
ne denli katı, vurdumduymaz, azgın olursa olsun
müzikten etkilenmeyecek varlık yoktur yeryüzünde