hakan günday
aslında çoğalma hikayeleri biraz düşünüldüğünde hayli ilginç noktalara varabiliyor. din kitapları temel alındığında ve bu kitaplara inananların sayısının dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturduğu göz önüne alındığında, bazı mantıklar yürütülebilir.
din kitapları ilk insandan söz eder. adem'den. bunu kabul edebilirim. ve kaburgasından türemiş havva'yı anlatırlar. bunu da kabul edebilirim. mucizeler dinlerin ana motorlarıdır ne de olsa. ancak üreyerek çocuk yapmalarını ve o çocukların da kendi aralarında üreyerek çoğalmalarını kabul edemem.
bir an için bütün bunların doğru olduğunu düşünsek bile ortaya şöyle bir tablo çıkar: ilk insan adem ile havva ve onların çocukları normal insanlardı. ancak torunlar pek de öyle olamazlar. akraba evliliğinin ürünü olan torunlar normallikten anormalliğe geçmeye başlamışlardı. ve kuşaklar boyunca sürerek bugüne kadar geldi söz konusu çoğalma. anormallik katılaştı ve normal olarak algılanmaya başlandı. kardeşler arası ilişkilerden meydana gelen çocukların yarattıkları kuşak sakat olarak dünyada yaşamaya başladı. ve bugün düşündüğümüzde ilk insanın belki de altı parmaklı, dört kollu, üç bacaklı olduğunu söyleyebiliriz. bunlardan emin olmasak dahi, bizden kesin olarak farklı olduklarını söyleyebiliriz.
gerçek şu ki, dünyaya binlerce yıldır hakim olan insanlık, din kitapları esas alındığında, sakat bir ırktır. hastalıklıdır. kardeşlerin birbirleriyle üremesinden ortaya çıkmıştır. ve diğer bir gerçekse dünyaya gelen, bilimin hasta olarak nitelendirdiği çocukların, otistiklerin, spastiklerin ve sakat olarak tanımlanabilecek insanların aslında adem ve havva gibi görünebilme, gerçek atalarımız olma ve insanın ilk yaratıldığı biçimde olma ihtimalidir.