giovanni papini
okur kişi, sen kim olursan ol, şu anda burada seninle yüz yüze olmak, gözlerimi gözlerine dikmek, ellerini sıkmak ve sana alçak sesle: "yaşadığına inanıyor musun? gerçekten, derinlemesine, yoğun yaşadığına? bu hayatın sana, gençliğin ateşli gecelerinde hayalini kurduğun kadar güzel ve büyük görünüyor mu?" demek isterdim. ve daha da alçak sesle, yavaşça, sana sormak isterdim: "gençliğin var mıydı? derinliklerinde, kanında bir şeylerin mayalandığını, kaynadığını, kıpırdandığını, heyecanlandığını; dışarı çıkmak, taşmak, dünyayı bir alev gölü misali sular altında bırakmak istediğini içinde hissettin mi? birkaç saatlik heyecandan, zalim bir gün batımından, bir şairin dizelerinden sonra sen hissettin mi; şahsen kendinin ilk kişi, hayatın kaşifi, dünyanın kaşifi olduğunu hiç hissettin mi? ve bu yaşam sana zavallı, bu dünya sana küçük görünmedi mi? yaşam aşkına ölümü arzulamadın mı? uzak gökyüzünün önünde büyük iskender'in hırsını arzulamadın mı?"
güneş sürekli aydınlatıyor, su akıyor, ay görünüp kayboluyor, kuşlar ötüyor, kadınlar âşık oluyor, çiçekler açıyor ve sonra soluyor, insanlar birbirlerini aldatıyor, çanlar şafakta ve gün batımında çalıyor, gemiler demir alıyor ve sonra limana tekrar dönüyor, geceler günleri izliyor ve bunların hepsi sürekli, bütün hayatınız boyunca, ilk iniltilerinizden son iniltilerinize dek devam ediyor. dünya dolaşılsa da, yeni insanlar tanınsa da, hissedilmemiş duygular aransa da, evrenin her yerinde nesnelerin sürekliliği, farklı isimlerle kötüce maskelenmiş eylemlerin usandırıcı tek biçimliliği, küçük geçici hayvan hayatımızın esas birliği keşfedilir. her gün bir sonrakinin aynısıdır; her sene aynı güneş ve rüzgâr, ısı ve fırtına olaylarını ve nedenlerini beraberinde getirir; her insan hayatı hep aynı, birkaç kelimeyle anlatılabilir: doğdu, acı çekti, umdu, öldü.