babam gelirdi ve akşam olurdu
bahçedeki akasya ağacı
gün boyu biriktirdiği kuşları
birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza
siyah beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam
kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi
ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım
yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam
kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı
tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç
babamdan yapılmış bir korkuydu dünya
ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım
ne kadar susarsa o kadar terlerdi
boncuk boncuk döktüğü ter, hep uzağından geçen kadınların
içinde göveren gözleri miydi
babam en çok kışa yakışırdı
bütün oyunlarımız, başkalarının evlerine bir güzellemeydi
annem, babamın günahları için bir namaz yumağı hâlâ
ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler
babam neden yalnızca içince güzeldi
şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi
süt kokularına yayılıp duruyor
babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor