irvin david yalom
"uzmanların şu afra tafrası var ya, gösteriden başka bir şey değil. işin aslı, çoğu zaman ne bok yemekte olduğumuzu kendimiz de bilmiyoruz. ne diye sahici olmuyorsun, ne diye bunu kabullenmiyorsun, ne diye hastanın karşısında bir insan evladı olmuyorsun?"
"sana bahsetmiş miydim hiç?" diye devam etti paul, "zürih'teki analizimden? dr. feifer diye birine gitmiştim, eski zamanlardan kalma bir herif, bir zamanlar jung'un yakın çalışma arkadaşıymış. terapistin rüyalarını anlatırdı bana, hele bir de rüyada ben varsam, yahut benim terapimle uzaktan ilgili bir konuyla rüyanın uzaktan ilgisi varsa. jung'un 'anılar, rüyalar ve düşünceler' kitabını da okudun mu?"
ernest başını sallayarak doğruladı. "evet, tuhaf bir kitap. dürüst de değil ayrıca."
"dürüst değil mi? nasıl dürüst değil? önümüzdeki ayın gündemine alalım bunu. ama şimdilik, yaralı şifacı üzerine söylediklerini hatırlıyor musun?"
"ancak yaralı bir şifacının gerçek anlamda şifa dağıtabileceğini mi?"
"bizim moruk daha da ileri gitmiş. diyor ki, terapide ideal durum, hastanın, terapistin yarasına en iyi gelecek merhemi ortaya çıkarmasıyla oluşurmuş."
"hasta, terapistin yarasına şifa buluyor, ha?" diye sordu ernest.
"tam olarak böyle! bunun ne anlama gelebileceğini bir düşün! akıl alacak şey mi bu? ve de, jung hakkında başka ne düşünürsen düşün, allah biliyor ki ahmak değil herif. freud'un klasında değilse de ona çok yakındı. evet, jung'un çevresindekilerin pek çoğu bu düşünceyi bayağı ciddiye alıp terapide kendi meselelerini konuşur olmuşlar. senin anlayacağın, analistim bana kendi rüyalarını anlatmakla kalmadı; rüyalarını yorumlarken gayet kişisel mevzulara da girdi; mesela bir zamanlar bana karşı eşcinsel bir ilgi duyduğunu falan söyledi. işte o saat topuklarım kıçıma vura vura kaçtım muayenehanesinden. sonraları anladım ki aslında derdi benim kıllı götüm değilmiş, kadın hastalarından ikisini pompalamakla meşgulmüş herif."
"eminim bunu da işin duayeninden öğrenmiştir." dedi ernest.
"hiç şüphesiz. koca jung, kadın hastalarına atlama konusunda hiç tereddüt yaşamamış. o ilk analistlerin elinden bir uçanla bir kaçan kurtulurmuş zaten, hepsi öyle. otto rank, anais nin'i düzüyormuş; jung, sabina spielrein ile toni wolff'u düzüyormuş; ernest jones da tuttuğunu düzüyormuş, seks skandalları yüzünden en az iki şehri terk etmek zorunda kalmış. ve tabii ferenczi de hastalarından uzak durma konusunda epey zorlanmış. neredeyse bir tek freud yapmamış hastalarıyla."
"herhalde baldızı minna'yı becermekle meşgul olduğu içindir."
"yo, sanmıyorum" diye cevapladı paul. "bununla ilgili gerçek bir kanıt yok. bence freud, erbezlerinin sükunu evresine vaktinden evvel varmıştı."