erich fromm
narsisizmi bir hastalık olarak incelerken, bunun iki türü arasında ayrım gözetmek önemlidir -bunlardan biri tehlikesiz narsisizm, öteki de hastalıklı narsisizm'dir. tehlikesiz türünde narsisizmin nesnesi, kişinin kendi çabaları sonucu ortaya çıkan bir şeydir. örneğin kişi marangoz, bilim adamı ya da çiftçi olarak yarattıklarından narsist bir kıvanç duyabilir. narsisizminin nesnesi kendi çabalarının sonucunda ortaya çıktığı için, kendi yapıtlarına, kendi başarılarına duyduğu aşırı ilgi hiç durmadan çalışma sürecine, kullandığı malzemelere duyduğu ilgiyle dengelenir.
tehlikesiz narsisizmi yaratan etkenler bu yüzden kendi kendilerini denetler.
hastalıklı narsisizmdeyse narsisizmin nesnesi kişinin yaptığı ya da ürettiği bir şey değil sahip olduğu bir şeydir; örneğin bedeni, dış görünüşü, sağlığı, zenginliği vb. bu tür narsisizmin hastalıklı oluşu burada tehlikesiz narsisizmde gördüğümüz denetleyici ögenin bulunmamasındandır. başardığım bir şeyden ötürü değil de sahip olduğum bir nitelikten ötürü "büyük"sem o zaman, hiç kimseyle, hiçbir şeyle ilgilenmem, hiçbir çaba göstermem gerekmez.
büyüklüğümü sürdürebilmek için kendimi gerçeklikten gitgide daha çok soyutlarım; tehlikeden daha iyi korunabilmek için kendime hayranlığımı daha da artırmak zorunda kalırım; öyle ki sonunda boş hayallerimin ürünü olarak kendine hayran olacak biçimde şişirilmiş bir ben çıkar ortaya.
bu yüzden hastalıklı narsisizm kendi kendine sınır koyamaz; sonuç olarak ilkel bir biçimde tekbenci olup çıkar; yabancılardan aşırı bir biçimde korkar. başarmayı öğrenen kişi başkalarının da aynı şeyleri aynı yollarla başardığını bilir - narsisizmi yüzünden kendi başarılarının başkalarınınkinden üstün olduğuna inansa bile böyledir bu. hiçbir şey başarmamış kişi başkalarının başarılarını değerlendirmekten çok uzaktır; bu yüzden de narsist kendini beğenmişliği içine gün geçtikçe daha çok gömülerek kendini çevresinden koparmaya, böylece herkesten soyutlamaya itilecektir.
kişinin kendi durumunu üstün görmesinin, bunun dışında her şeyden nefret etmesinin özünde kendine hayranlık yatar.
içinde bulunduğu yoğun narsisizm yüzünden ilkel bir topluluğun kendi imgesine yapılan hakaret öylesine yıkıcıdır ki bu, doğal olarak çok büyük bir düşmanlık duygusu yaratır.
bilimsel yöntem nesnellik ve gerçekçilik gerektirir; dünyayı kendi istek ve korkularımıza göre çarpıtmadan olduğu gibi görebilmeyi zorunlu kılar. gerçek veriler karşısında alçak gönüllü olmayı, her şeyi bilebilme ve her şeye gücü yetme umutlarından vazgeçmeyi gerektirir.
narsisizm tehlikesiz kaldığı, belli bir sınırı aşmadığı sürece gerekli ve değerli bir eğilimdir.
narsist eğilim -yoğunluğuna göre- yapısı gereği kişiyi gerçekliği olduğu gibi görmekten, nesnel olarak algılamaktan alıkoyar; başka deyişle aklın işleyişini kısıtlar.
narsist eğilimin sevgiyi neden kısıtladığını görebilmek bu denli kolay olmayabilir -özellikle freud'un bütün sevgilerde güçlü narsist bir tamamlayıcı öğe bulunduğunu belirten sözünü düşünürsek iş daha da güçleşir; freud'a göre bir kadına aşık olan erkek kadını kendi narsisizminin nesnesi yapar; bu yüzden erkeğin bir parçası olan kadın olağanüstü bir güçle arzulanan bir varlık olur.
kadın da erkek karşısında aynı tutumu izleyebilir; böylece sevgi değil de bir tür folie a deux (iki kişilik çılgınlık) olan "büyük aşk" ortaya çıkar. her iki kişi de narsisizmlerinden kurtulmuş değillerdir; (başkaları şöyle dursun) birbirlerine karşı bile gerçek, derin bir ilgi duyamazlar; alıngan ve kuşkuludurlar; büyük bir olasılıkla ikisi de kendilerine taze, narsist doyumlar sağlayacak yeni kişilere gereksinme duyacaklardır. narsist kişinin gözünde eşi hiçbir zaman kendi hakları olan ya da kendi gerçekliği içinde var olan birisi değildir, yalnızca eşinin narsist bir biçimde yüceltilmiş benliğinin bir gölgesidir. oysa hastalıklı olmayan sevgi iki insanın karşılıklı narsisizmine dayanmaz. hastalıklı olmayan sevgi, kendilerini iki ayrı varlık olarak algılayan ama genelde birbirleriyle açılıp bütünleşen iki kişi arasında kurulan sürekli bir ilişkidir.
peygamber öğretilerinin özünü oluşturan putlarla savaş aynı zamanda narsisizme karşı verilen bir savaştır. puta tapma'da insanın belli bir yanı mutlaklaştırılmış, putlaştırılmıştır. böylece insan yabancılaştırılmış bir biçimde kendine tapar. saplanıp kaldığı put, onun narsist tutkusunun nesnesi durumuna gelir. tanrı fikri, tam tersine narsisizmin yadsınmasıdır; çünkü her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten varlık -insan değil- tanrı'dır. tanımlanamaz ve açıklanamaz bir tanrı görüşü bir bakıma putlaştırmanın ve narsisizmin yadsınması olarak ortaya çıkmışsa da tanrı kısa sürede gene putlaştırılmış, insan kendisini narsist bir biçimde tanrı'yla özdeşleştirmiştir; böylece tanrı kavramının başlangıçtaki işlevine ters düşerek din, topluluk narsisizminin belirtisi olup çıkmıştır.