jack huberman
hakikat asla insanları ona inanmaları için zorlamaya ihtiyaç duymamıştır: "termodinamiğin ikinci kanununa inanıyorum diyeceksin; bunu söylemezsen ölürsün, kafir!"
din bir mucize gösterebilir, insanları sonsuza dek lanetlenmekle tehdit edebilir, cennete dair hoş, bol hurili izlenimler uyandırabilir; sağlık, zenginlik, sosyal ya da siyasi çıkarlar veya suçluluktan, yalnızlıktan, boşluk duygusundan arınmayı vaat edebilir. ama bunlar kabul edilmezse önünüze başka bir seçenek olarak başınızın vurulmasını ya da yavaş yavaş yakılmayı da getirebilir.
zulüm ve şiddet din tarihinin vazgeçilmez bir unsurudur. dini otoriteler her zaman bilimsel araştırmaların ve eğitimin önünü kesmek, sanat ve edebiyatı kontrol altına alıp sansürlemek, yüzyıllar ya da bin yıl öncesinde geçerli olabilecek; hatta o zaman bile zorlukla kabul edilebilecek davranış kalıplarını halka empoze etmek, ne kadar zalim ve baskıcı olurlarsa olsunlar, kendi ayrıcalıkları ve zenginliklerini devam ettirebilmek karşılığında, yönetenleri ve hükümetleri desteklemek için uğraşmıştır. kısacası, aradan geçen binlerce yıllık süre boyunca, dinin dünyaya yarardan çok zararı dokunmuştur.
geçtiğimiz yüzyıl içerisinde, temeli dinsel nefrete dayanan bir savaşta milyonlarca yahudi'nin öldürüleceği, avrupa topraklarında -eski yugoslavya- dinle ilgili bir diğer savaşın gerçekleşeceği, orta doğu ülkelerinin hala teokrasiyle yönetileceği, yaygın islam gruplarının dünya kapsamında bir cihat gerçekleştirmek için çabalayacağı, çin'deki milyonlarca talun gong müridinin, kendi kendini kutsayan ve uçmak ile görünmezlik gibi yetenekleri olduğunu iddia eden bir sözde kurtarıcının peşinden gideceği, yüz yıl önce yaşamış kafası çalışan bir insana söylenseydi, bu insan muhtemelen, son üç ya da dört yüzyılda gerçekleşen tüm entelektüel ilerlemenin hiçbir işe yaramadığını düşünürdü.
yanlış inanışların zararları aza indirgenmeli, mantık ve kanıtlarla desteklenen gerçeklere saygı duymak, insanın temel yükümlülüğü haline gelmelidir. gerçeklerin kasıtlı olarak gözardı edilmesini ve aptallığı, hayata karşı işlenen birer suç oldukları için, "günah" olarak kabul etmeliyiz. bilimin keşfettiklerini öğrenmemek ve bunlara hürmet göstermemek ve bunun yerine barbarca kabile efsanelerini kutsal kabul etmek; işte ben buna istemli cehalet ve aptallık derim. bu davranışı, sadece hayatımızı daha uzun, daha sağlıklı, daha güvenli ve daha zevkli kılmakla kalmayarak, kendi içinde de saygı uyandıran ve hürmet duyulması gereken, içinde yaşadığımız dünya hakkındaki esas, değerli gerçekleri, yüzyıllardır emek vererek yavaş yavaş keşfeden bilim adamı nesillerine karşı affedilemez bir nankörlük olarak kabul ederim.