tomris uyar
mini etek giymeyi şimdi fazla pratik bulmuyorum; çünkü dolmuşa binerken, inerken ayağımı toparlayamıyorum. kendime zorluk çıkarmayı sevmiyorum. çok özenerek giyindiğim günler oluyor. bir de "bilinçli perişanlığı" sevdiğim günler olur. edip cansever'in lafıdır o. yani canım o gün hiçbir şey istemiyorsa sade yüzümü temizleyip mis gibi akşama kadar oturabilirim. okurum, yazarım, gelen gelsin hiç mühim değil. demek ki insanlar için fazla giyinmiyorum. sanırım insanların dünyayı güzelleştirmesi gerektiğine inanıyorum. buna çok inanıyorum. insanın üstüne geçireceği palas pandıras da olsa, renkleri uyumludur. bunu özellikle yapmamayı, boyasız ayakkabı, saçlar kirli, üst baş dökülüyor; bunun ben bir rahatlık olduğunu değil, öbür insanlara bir hakaret olduğunu düşünüyorum. dünyaya bir hakaret. niye herkes temiz ve iyi giyinmesin? renk bakımından en azından. bir de çok ucuza çok güzel giyinirim laflarına da inanmam. ucuz bir şey iyi olmaz. o hep söylenir ya bakan eşidir, otururmuş kendi eteğini dikermiş. ne diye dikiyorsun? diken insan var işte, git diktir giy. hani o becerilerle övünmek var ya, "ben ördüm." belli oluyor zaten, söyleme.