tom robbins
dünyada dökülen kanlar çoğunlukla dinsel kavgaların sonucudur.
insanların çektiği acıların en büyük kaynağı dindir. din sadece kitlelerin afyonu değil, siyanürüdür de.
din yalnızca bölen ve zulmeden değil, insanlarda tanrısal ne varsa inkar eden bir şeydir aynı zamanda; ruhun boğulmasıdır.
eğer tanrı yahut ülke adına işleniyorsa, ne kadar iğrenç olursa olsun, kamuoyunun bağışlamayacağı hiçbir suç yoktur.
cehennem her şeyden korkmaktır. cennetse korkmayı reddetmektir.
din, kurumlaşmış mistisizmden başka bir şey değildir. bu işteki bityeniğiyse şudur: mistisizm, kurumlaşmaya hiç elverişli değildir. mistisizmi örgütlemeye çalıştığımız anda onun özünü yok ederiz. öyleyse din, mistikliğin yok edildiği yahut en aza indirgendiği mistisizmdir.
organize din, insanların ikinci el fikirler dışında bir şey düşünmelerine engel olur. onları ikinci el bir hayata mahkum eder. dinin totaliter politikalarla ortak yönü budur. nazi almanyası, engizisyon, stalinizm, haçlılar, gerçeğin yerini kişilerin almasına göz yumulduğunda bunlar olmuştur işte.
ırk, din ya da kişisel ilim irfan düzeyleri ne olursa olsun, hiç kimsenin ölümden sonra bir yaşamın var olup olmadığını bilmediği herkes için apaçık bir gerçektir.
güçlenmesine seyirci kalırsan dindarca dogmalar büyüyü daima kovar.
öteki dünyadaki yaşamı vurgulamak, yaşamı inkar etmektir. kafayı cennete takmak, cehennemi yaratmaktır.
bir din kurmak, bir dilek kuyusuna para atmanın ya da bir köprüden tükürmenin karmaşık bir versiyonudur. insanlarda, boşlukları doldurmak istemek gibi, doğalarından gelen batıl bir dürtü var.
küçükken verilmiş olan din eğitimi bir tür çocuk istismarıdır.