zygmunt bauman
laura potter -onları oraya getiren "acil iş" ne olursa olsun bekleme zorunluluğuna verip veriştiren- "her kaybolan saniyeye sövüp sayan tez canlı, huysuz, kızgın suratlı insanlar" bulacağını umarak, her çeşit bekleme salonuna ilişkin yaratıcı araştırmasına girişmişti. "anlık tatmin tutkumuz" yüzünden, birçoğumuzun "bekleme yetisini de kaybettiğini" düşünüyordu: "bekleme"nin kirli bir kelime haline geldiği bir çağda yaşıyoruz. giderek herhangi bir şey için bekleme zorunluluğunu (olabildiğince) yitirdik ve yeni, favori sıfatımız "hemen" oldu. artık bir tencere pirinci kaynatmak için on iki dakika bile ayıramıyoruz, bu yüzden zaman kazandırıcı, iki dakikada pişiren mikrodalga modeli yaratıldı. bay veya bayan doğru'nun ortaya çıkmasını bekleyerek canımızı sıkamayız, bu yüzden flörtlere hız veriyoruz. görünen o ki, zamanla yarıştığımız yaşamlarımızda, yirmi birinci yüzyıl ingilizlerinin artık hiçbir şeyi beklemeye vakti yok.
gelgelelim, laura potter'ın (ve belki de çoğumuzun) şaşkınlığına karşın, potter çok farklı bir tabloyla karşılaştı. nereye giderse gitsin, aynı hissi duyumsadı: "beklemek bir keyifti. beklemek bir lükse, sıkıca programlanmış yaşamlarımızda bir pencereye dönüşmüş gibi görünüyordu. 'halihazırdaki' blackberry'ler, dizüstü bilgisayarlar ve cep telefonları kültürümüzde 'bekleyenler', bekleme salonunu bir sığınak yeri olarak düşünmekteydi." potter çalışmasını, "belki de bekleme salonu bize son derece zevkli olan, maalesef unutulmuş gevşeme sanatını hatırlatır." diye bitiriyor.
gevşemenin zevkleri, başka şeylerin peşine düşmek için zaman kazanma uğruna hızlandırılan bir yaşamın sunağına serilmiş tek şey değildir. kendi becerimiz, adanmışlığımız ve zor kazanılan marifetlerimiz sayesinde bir zamanlar elde edilmiş sonuçlar yalnızca havalı bir kredi kartı ve bir tuşa basmayı gerektiren bir cihazda "taşeronlaştırıldığında", birçok insanı eskiden mutlu kılan ve muhtemelen herkesin mutluluğu açısından yaşamsal olan şey ("başarıyla kotarılmış iş", ustalık, maharet ve beceri karşısında, yıldırıcı bir görevin yerine getirilmesi, inatçı bir engelin üstesinden gelinmesi karşısında duyulan gurur) zamanla yitirilir.
daha uzun vadede, bir zamanlar elde edilen beceriler ve yeni beceriler kazanma ve uzmanlaşma hüneri de yitip gider ve bunlarla beraber, özsaygının açığa çıkardığı mutluluğun yanı sıra, yerine başka bir şey koyması çok güç olan izzetinefsin yaşamsal şartı, yani ustalık yeteneğini tatmin etme zevki de yitip gider.